banner564

Kan kaybı devam edemez

Siyasi yaşamın kutuplaşması ile birlikte bilinmezliğin içine daldık. Ne hükümet var ne yenisinin kurulabilme koşulları. Üstelik Meclisin birinci partisinin de bitmemiş Kurultay meselesi var. 
Ne zaman nasıl seçileceği de belli değil. Evet, CB seçiminden sonra seçilen Başbakan bir Bakana vekalet vermediği için, seçilmesi ile birlikte düşen hükümet varken, şimdi yok hükmünde bir hükümet boşluğu var. Ancak ilginçtir, Başbakanlık vekaleti vermediği için ciddi bir boşluk oluşturan Sayın Cumhurbaşkanı, yeni hükümeti kurma görevini bu kez; UBP Kurultayı iptali ile oluşan ciddi Parti Başkanlığı boşluğu nedeniyle, UBP Başkanlığına vekalet eden Sayın Saner’e verdi. Yani vekalet verilmemesi nedeni ile oluşan Başbakanlık boşluğu, bir başka vekaletle doldurulmaya çalışılıyor. 
Yani CB seçiminde yaşanan ve iradenin kendi öz dinamiği ile şekillenmemesi nedeni ile oluşan siyasi krize, UBP Kurultay süreci ve bunun yol açtığı ortam eklendi.
Şimdi bu durumların yol açtıklarını saatlerce günlerce tartışabilirsiniz. Ancak bütün bu yaşananlar tek bir şeyi sarsıyor. Toplumun üzerinde yükseldiği ana kirişleri. Ekonomiyi, demokratik kurumsallaşmayı ve kendi öz demokratik dinamiğini. Yani bizi bugüne taşıyan ve yarına götürecek olan maddi ve manevi tüm değerleri yerinden sarsıyor. Üstelik bu sarsıntı Doğu Akdeniz’de ciddi krizlerin yaşandığı, ABD seçimlerinden sonra kısa ve orta vadede gelişecek siyasi yeni dalgalanmaları ele almamız gereken bir zamanda bunlar yaşanıyor. 
Aynı zamanda pandemi içinde tüm dünyada ikinci dalga endişesinin yaşandığı. Yakın ilişkimiz olan Türkiye, Güney Kıbrıs ve Avrupa’da bu ikinci dalga sarsıntısının neden olduğu ekonomik ve siyasi olumsuz gelişmelerin bizi doğrudan etkileyeceği bir dönemde bunlar yaşanıyor. Üstelik döviz krizi, pandeminin neden olduğu ciddi ekonomik daralma ve yapısal sorunlarımızın bu etkilere çarpan etkisi yaparak;  turizmciyi, üniversiteleri, esnafı, çiftçiyi, üreticiyi, işçi ve memuru olumsuz olarak etkilediği bir zamanda bunlar yaşanıyor. Artan pahalılık, işsizlik, kapanan iş yerlerinin tek tek her insanı ve genel olarak tüm toplumu belirsizlik içine soktuğu bir ortamda bunlar yaşanıyor.
Yani belirsizliğin endişesi içine giren her kesimden insanımız,¼ kendisi ile ilgili endişelerine cevap arayacağı siyaset alanının kendisi belirsizliğin içine girdi. Şimdi bu yaşananlardan sonra Başkan vekili olan Sayın Saner’e Mecliste temsil edilen siyasi güçlerden hangisi güvenebilir?  Çünkü Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşananlardan sonra “galipler” kendi kendine tuş yaptı.
Bu nedenle Sayın Saner’in Hükümet kurmakla ilgili ilk adımları verimli olmadı. Bir tek HP kendisine kendi ile ilgili değil, bir başka partinin tavrı ile ilişkilendirerek olumlu gibi gözüken, ancak özü hayır olan cevap verdi. Çünkü HP, CTP ile olursa evet dedi. Yani hayırını başkası üzerinden ifade etti. 
Üstelik bu ziyaretleri yaparken UBP Kurultayı sorunu peşinde onu takip ediyordu. Dolayısı ile seçim kriz üremesine yol açmaktan başka bir şey üretmedi. Yani bu CB seçimi, yalnız kazandığını söyleyenler açısından değil, tüm toplum açısından bir “Pirus Zaferine” döndü.
Peki ne olması lazım? Bu işlerin bu hale dönmesine yol açan her aktör, artık biraz istim atmalıdır. Ama bu islim atışın ilk valfı da 15 Kasım Töreni olmalıdır. Ümitli değilim ama ifade edeyim. Adayı ziyaret edeceği söylenen Türkiye Devlet ve Hükümet yetkilileri bu ziyarette; toplumun tek bir kesiminin değil tüm toplumun demokratik hassasiyetlerine, kendi demokratik değerlerine dönük saygılı ve kucaklayıcı bir dil. Ayrıca adanın geleceğine dair bu topraklarda yaşayan insanların iradelerinin önemine dayanan ve Türkiye’nin herkesin değeceği bir değer olduğu mesajlarını verirlerse, geleceğe dönük oluşan arızaların tamirinin yoluna katkı sağlarlar. Böyle gelişme olmazsa, bu işlerin ilk ciddi yaralıları olan Sayın Sucuoğlu, Sayın Taçoy’un yanına, Sayın Saner de eklenecek. Buna sevinmek değil üzülmek gerekir. Çünkü asıl kan kaybı, dünyada yer arayan Kıbrıs Türk halkının demokratik varlığı olacaktır.

YORUM EKLE

banner608

banner473