banner564

Junker'den Mektup

AB Komisyonu Başkanı Sayın Junker, iki lidere birlikte hitap eden bir mektup yolladı. 
İki lidere de çözüm çabalarına devam etmeleri çağrısı yaptı. 
Ayrıca AB olarak çözüm öncesinde uyum konusunda gerekli destek ve çalışmaya hazır olduklarını da ifade etti.
Sayın Junker'in bu mektupla aradığı "biz" içinde olan Kıbrıs Türk tarafının  kulağını bu mektup hiç terletmedi. 
Terletme bir yana, mektup değerlendirme ve yorum konusu da olmadı.
Ancak mektubun kendisine, işaret ettiği noktalara duyarsız kalmak hata olur.
Bakın bu mektup, Kuzeyde kulak terletmedi ama, açık tepki göstermemelerine karşın Güney Kıbrıs'taki siyasi güçlerin kulağını ciddi olarak  terletti. 
Çünkü, "Kıbrıs Cumhuriyeti" AB üyesidir. 
Ama AB Komisyon Başkanı, "iki lidere" eşdeğer muamele ile aynı mektubu yolladı. 
Yani Sayın Junker mektupla, üyemiz olan "KC" nin sorununu çözün demiyor. Aksine iki lidere de Kıbrıs sorununu çözümü için eş sorumluluk  ve beklenti yüklüyor.
Yani Sayın Junker, sorunun çözümünün iki toplum arasında olacağına işaret ediyor.
O zaman Güneyin siyaset yapımcıları çok ama çok düşünmelidir.
Bu arada bu mektupla ilgili olarak biz de düşünmeliyiz. 

Düşünmeliyiz...
Sayın Junker, mektubunda çözüm öncesi de AB Uyumu için yardımcı olmaktan söz ediyor. Bunu Kıbrıs Türk Toplumu; Cumhurbaşkanı, Hükümet, Meclis, siyasi partiler, ve sivil toplumu ciddiyetle değerlendirmelidir. Evet, AB Uyumu önemli. 
İşte bu noktadan hareket ederek izolasyonların kalkması, Yeşil Hat Tüzüğünün genişletilip ilerletilmesi, ulaşım, serbest ticaret, kültürel, sportif alanlardaki kısıtlamaların delinmesi konusunu buradan hareketle ele almamız lazımdır.
Sayın Junker'in mektubuna, diplomatik girişim ve dille sorgulayıcı da olmalıyız.

AP kararı ve sorgulamak...
İlk olarak madem AB açısından bu sorunun çözümü önemlidir, neden  Kıbrıs sorununun çözümü için Crans Montana'da zirve başlarken, Avrupa Parlamentosu tam da başlangıca denk düşen bir şekilde Türkiye ile ilgili o meşhur kararı aldı?
Şeker suya mı düştüydü?
Avrupa Parlementosunun aldığı o kararın, zirve sırasında Sayın Anastasiadis'in masada sorun yaratan tavrını teşvik ettiği, beslediği çok açıktır. 
Bana göre Avrupa'nın, Türkiye ile hesabı olan muhafazakarları, Kıbrıs sorununun çözümünün bu hesabı görme sürecinde kendilerine dezavantaj yaratacağını  bildiklerinden, zirvenin daha başlangıcında  o kararın üretilmesini teşvik ettiler.
Çünkü Kıbrıs'ta çözüm, Türkiye ile hesap görmek niyetlerine yardımcı olmayacaktı.
O kararla Sayın Anastasiadis'i esnememek noktasında motive ettiler. Çözümü tıkadılar. Bu sorgulamaktan kaçmamamız gereken önemli noktadır.

23. ve 24. Fasıllar...
AB için kendi değerleri önemli. AP kararına zemin olan noktada  evet, Türkiye'de gerçekten demokratik hukuk devleti ilkelerinden en başta kendi halkının şikayet ettiği gerilemeler var.
Ama bu noktada o zaman hem Güney Kıbrıs'a, hem de AB'ye sormak lazımdır. 
Neden Türkiye-  AB Üyelik Müzakerelerinde 23. ve 24. Fasıllar bloke edildi?
Bu Fasıllarda yargı, hukuk devleti, basın özgürlüğü ve insan hakları ile ilgili olarak standardın görüşmeler yolu ile Avrupa kriterlerine uyumlaştırılması ile ilgilidir.
Bu konuyu özellikle Güney Kıbrıs'taki siyaset yapımcılarına yıllardır soruyorum.
23.ve 24. Fasılları bloke etmekle ne elde ettiniz? 
Ha bir başarınız var. Türkiye insanının bugün demokratik alanda pek çok sorunları var olmasına açılan yola taş döşediniz.
Bu süreçte Türkiye'de Otoriterleşme ve siyasi yaşamda kamplaşma arttı. Eğer başarıyı bunda arıyorsaydınız, o zaman başarılı sayabilirsiniz kendinizi.
Ama bu başarınız, insani ve demokratik açıdan ve en önemlisi barış açısından bir felaket üreticiliği ve bunun ilkel bezirganlığı ile eşdeğerdir.
Kiminle komşu olmak istiyorlar?
Ekonomisi daha da gelişmiş, insan hakları, demokrasi ve hukuk devleti ilkelerine sahip, evrensel barış içinde, AB değerleri ile barışık bir büyük Türkiye ile mi?
Yoksa yine büyük ve güçlü ama gittikçe otoriterleşen, milliyetçiliğin doruğunda ve olaylara daha ziyade askeri- stratejik-tarihi hesaplar içinde bakan bir Türkiye ile mi?
Bu soruya Avrupalılardan evvel Güney Kıbrıs'ın siyaset yapımcıları cevap aramalıdır.
Bu nedenle Güney Kıbrıs ve Sayın Junker,  gerçekten Kıbrıs sorununun çözümüne katkı yapmak istiyorsa, Türkiye - AB ilişkilerinde ortaya çıkan gerilimi dikkate alarak, bunun kopma noktasına gelmemesi ve sorun olanı aşmak için 23. ve 24.  Fasıllar üzerindeki blokajı kaldırmayı da ele almalıdırlar.
Çünkü bu yalnız AB- Türkiye ilişkileri için değil, ama en başta Türkiye insanı ve Doğu Akdeniz'deki  barış ve Kıbrıs sorununun çözümünü teşvik etmek içinde önemlidir.
İnsan hakları, demokratik hukuk devleti ilkeleri ile özgürlükler olmazsa olmazdır.
Ama bu değerlerin Kıbrıs sorunu nedeni ile bloke edilmesi de olamaz olan  bir şeydir. Bu değerler üzerinden siyasi oyun oynanamaz.
Ayrıca Sayın Junker, sorunun çözümüne yardımcı olmak istiyorsa, Kıbrıs Türk toplumunun çözüm öncesi AB Uyumuna ve üzerindeki kısıtlamalarının kaldırılmasına dönük de ilgi göstermelidir.
YORUM EKLE

banner471

banner474