Aslında hasta değildim.
Daha doğrusu, hasta idim ama sadece hasta değil.
Daha fazla.
Hastalığımdan başlayacak olursam...
Fıtık ameliyatı olurken ameliyathanede üşütmüştüm.Durmadan öksürüyordum ve hapşırıyordum ve hâlsizdim. Sonra hepsi gitti, ama öksürük bazen azarak devam etti, hâlâ da ediyor. Bunlara sıcakları ekliyorum. Espasito’nun İzmir’e dönmesini. Bilgisayarımın durup durduğu yerde bozulmasını.
Ve hepsine eklenen yetmiş yıllık arkadaşım Andız’ı kaybetmem: Andız’ın hâlâ tam kavrayamadığım, düzeltilmesi gereken bir hata imiş gibi duran ölümü.
Tümü bir araya gelince hayat bütün anlamını ve neşesini yitirdi. İlginç ve çekici hiçbir şey kalmadı.
Geceleri saat dokuzda yatıyor, yedide yataktan çıkıyordum ama dinlenmemiş olarak. Bir sabah bir öğleden sonra olmak üzere iki defa daha uyuyordum ama gene yorgun kalkıyordum. Kimseyle görüşmüyordum. Sokağa hatta bahçeye çıkmayı bıraktım. Yazı yazmayı da. Okumayı da. Yemek yapmayı da. Bir karpuzu ikiye bölüp yarısını tabağa kesiyor ikide bir buzdolabından çıkarıp yiyordum.
Andız’ın ölmekte olduğunu, birkaç gün içinde, hatta o gün öğleden sonra, bir daha açmamak üzere gözlerini kapayacağını biliyordum ama bunun olabileceğini düşünemiyordum.
Onu son gördüğümde- ölümünden iki gün önce - uzun uzun yüzüme baktı. Bir şey söyleyecek sandım ama söylemedi.
Belki bana öyle geldi: itirafların, içini açmaların adamı değildi. Hayatı tefekkür etmek değil, keyifle yaşamaktı tarzı. Gülmek ve güldürmek.
O bana bakarken sağlıklı olmamdan utandım.
**
Sabahleyin altıda denize girerseniz çoğunlukta değilsiniz.
Bu sabah koyda benden başka bir kadın var. Dubaya kadar yüzüyor ve üstüne çıkıp yüzükoyun uzanıyor.
Sırt üstü kulaç atarak koyun diğer tarafına doğru açılıyorum. Gün içinde ısınacak olan su, bu saatte serin.
Ağustos’ta hamam suyuna dönecek ve yüzmeyi ıslatan ama ferahlatmayan bir faaliyete döndürecek.
Dünyada hayatın var olduğu üç buçuk milyar yıl sırasında güneşin enerjisi yüzde 30 oranında arttı. Denizlerin kaynayıp tebahhur etmesi, bütün canlıların yanıp yok olması gerekirdi ama yeryüzünün ısısı değişmedi, stabil kaldı. Bunun nedeni, dünyanın kendini düzenleyen bir organizma olması, içinde var olan bütün canlıların uygun yaşam koşullarını sürdürmek için ortak bir çaba içinde olmalarıdır. Ama insanın müdahalesi ile bu düzen altüst olmak üzere. Bu suyun içine girilemeyecek kadar sıcak olacağı yıllar uzak olmayabilir.
**
Üç gündür sabah akşam denize giriyorum. Günde üç defa yemek yiyorum. Yarım bıraktığım Afrika kitabıma geri döndüm. Erken yatmaya devam ediyorum.
Ayağa kalk, gülümse ve yolculuğuna devam et MM dedim kendi kendime.
“Bir de yazıkları hem güzel hem de neredeyse fiziki tat veren yazarlar var” diye yazmıştınız bir yazınızda. İşte siz bu kategoriye giren bir yazarsınız. İcinde insana dair çok şey olan; 70 yıllık bir arkadaşın kaybı, hastalık, yalnızlık, bu süreçteki insan psikolojisi, yaşadığımız dünyanın her geçen gün bozulması ve her zaman var olan insan direnci. Çok keyifle okudum. İyi ki döndünüz...