Güney Kıbrıs, bankaların batması nedeniyle ekonomik açıdan ciddi sıkıntılar yaşıyor...
Halkın tamamına yakını, bankalardaki mevduatlarının önemli bir kısmını kaybetti...
Yüzlerce şirket kapısına kilit vurdu...
Halen 72 bin dolayında işsiz insan var...
Fakat yaşanan bu kriz nedeniyle kamu kuruluşlarının halka verdiği hizmette aksamalar olmadı...
Tam tersi hemen herkes bir seferberlik ruhu içinde çalışmaya başladı...
Rum hükümeti, ticarette yaşanan kayıpları telafi edebilmek için, turizme ve buna bağlı olarak tarıma daha çok destek vermeye başladı...
Larnaka Havaalanı’na alternatif olan Baf Havaalanı’nda vergileri çok alt seviyeye indirdi...
Böylece ulusal hava yolu şirketlerinin yanı sıra ‘düşük maliyetli’ uçuş yapan Avrupa’nın özel hava yolu şirketlerinin adaya sefer düzenlemesini başlatmış oldu...
Sebze ve meyve yetiştirmek isterseniz önce tohumu tarlaya ekersiniz...
Sonra gübresini ve suyunu verirsiniz...
Zamanı gelince ürünü toplar yersiniz...
Turizm de böyle birşeydir...
Birilerinin otel yapmasını teşvik edeceksiniz...
Otel yapanlara tüm altyapı hizmetlerini götüreceksiniz...
Bu otelleri dolduracak turistin gelmesi için ulaşım olanakları geliştireceksiniz...
Gelenleri memnun etmek için ülkenizi temiz tutacak, kaliteli hizmet vereceksiniz...
Yeni yatırımlar
Rum tarafı tüm bu saydıklarımızı iyi beceriyor...
Sadece turistik kentleri değil, küçük köyleri dahi temiz tutuyor, farklı mimari projelerle buraları yaşanacak yerler haline getiriyor...
Binlerce yabancının güneydeki köylerde ev satın almasının temelinde, özendiricilik vardır...
Başka ne yapıyor?..
Yabancı yatırımcıyı ülkeye çekebilmek için sürekli girişimlerde bulunuyor ve cazip teklifler sunuyor...
Rum lideri Anastasiadis, kalp sorunu yaşadığı günlerde dahi Kuveyt ve Katarlı yatırımcıların peşine düştü...
Çin’den, Rusya’dan çok sayıda şirket sahibini adaya getirdi...
En sonunda Mısır’ı kucakladı...
Bir yandan doğal gaz anlaşması yaptığı bu ülkenin zenginlerine yatırım teşvikleri sundu...
Sonunda bir tanesi 220 milyon Euro’luk yeni yat limanı projesine talip oldu...
Üç yıl içinde Ayia Napa bölgesinde 600 yat kapasiteli bir marina yapılacak...
Marina çevresinde beş yıldızlı bir otel, barlar, lokantalar, villalar ve daireler olacak...
Böylesi bir projenin meyvelerini bir günde toplayamazsınız...
Ancak faaliyete geçilmesinden 3-4 yıl sonra turizmdeki yükselişi gördükçe ülkeniz adına gurur duymaya başlarsınız...
Kıskandıran rakamlar
Güney Kıbrıs’ın turizmdeki başarılarının nedenlerini sıraladıktan sonra, bu yılki rakamlara geçelim...
Onlar, geride bıraktığımız Temmuz ayında 414 bin turist ağırladılar...
Kuzey Kıbrıs’ı değil bir ayda, 7 ayda ziyaret edenlerin sayısı ise 486 bin oldu...
Bizdeki rakamların içinde her ay 4-5 kez giriş-çıkış yapanlar var...
Öğrenci ve asker aileleri de var...
Turist vizesiyle giriş yapan işçiler ve kaçaklar da var...
Güney Kıbrıs’ın 7 aylık ziyaretçi sayısı ise bir milyon 450 bindir...
Neredeyse bize gelenlerden 4 kat daha fazla...
Böylesi bir durum karşısında sadece Turizm bakanlığımızın değil, tüm yetkililerin oturup düşünmesi gerekmez mi?..
Bizler hep kötü işlerde rekor kırıyoruz...
Rumlar iyi şeylerde...
Peki neden böyle oluyor?..
Neden eksiklerimizi ve yanlışlarımızı göremiyoruz?..
En güzel, en tarihi kentlerimizin dahi pislik altında olduğunu ne zaman göreceğiz?..
Gidin Girne’yi dolaşın...
Bakanlar kurulu bir süre her hafta Girne’de toplansın...
Dökülen binaları nasıl kurtarabiliriz?..
İşgal altındaki kaldırımları nasıl kurtarabiliriz?..
Çevreyi nasıl yeşillendirebilir, nasıl aydınlatabiliriz?..
Sonra Gazimağusa’ya geçip oralara baksınlar...
Ülkemize gelen turistler artık 5 yıldızlı, lüks otel bulabiliyorlar...
Fakat otelden dışarı çıktıkları zaman gördükleri her şey kötüdür...
Yollarımız bozuk ve tehlikelidir...
Yazın sonuna geldiğimiz halde temizlenmeyen otlar, yol güvenliğini tehdit eden haldedir...
Yorgacis mi temizleyecek?..
Kendi evimizi temizleme ve elimizdeki olanaklara sahip çıkma becerisini gösteremedik...
Hala içi boş sözlerle siyaset yapmaya çalışıyoruz...
Bölgesindeki çöpleri kaldıramayan...
Pislik içindeki, yıkılmaya yüz tutmuş binalarla ilgili yasal düzenlemeler yapamayan...
İnsanları, kaldırımsız, yolsuz, parksız bir yaşama mahkûm eden belediyeler, diğer yandan ‘kültür ve sanat’ etkinlikleri için yarışıyorlar...
En pahalı sanatçıyı ve en fazla yabancı dans grubunu kim getirecek, en uzun süreli festivali kim yapacak?..
Çalışanların sosyal sigorta primlerini ve elektrik borçlarını dahi ödeyemeyen belediyelerin ‘kültür ve sanat etkinliği’ adı altındaki çılgınlıklarını hiç kimsenin görememesi bir başka skandal değil midir?..
Üstelik bunlar her fırsatta “çözüm, hemen şimdi” diyor ve umutlarını, Rumlarla birleşmeye bağlıyorlar...
Bunun gerçekleşmesi halinde, Lefkoşa’nın Türk kesimindeki pislikleri, Rum Belediye Başkanı Yorgacis’in temizleyeceğini mi düşünüyorlar?..
Bilelim ki hiç kimse bizdeki pislikleri temizlemeyecek...
Hiç kimse bizlere hak etmediklerimizi vermeyecek...
Sadece 1974 öncesinde olduğu gibi ‘tembellik’ basacaklar...
Acı gerçek budur...