banner564

İki taraf da iki yüzlü

  Rum Dışişleri Bakanı Yuannis Kasulidis, iki gün önce Lüksemburg’tan mesaj gönderdi:
  “Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’ne karşı yükümlülüklerini yerine getirmedikçe, AB ile müzakere sürecinde 23 ve 24’üncü başlıkların açılmasına müsade etmeyiz...”
  ‘Yükümlülüklerin’ ne olduğunu biliyoruz...
  Türk askeri adadan çekilsin...
  Türkiye, Rum bandıralı gemilere ve uçaklara limanlarını açsın...
  Kıbrıs Cumhuriyeti’ni resmen tanısın...
  Kasulidis üçünü de istiyor...
  Bir tanesinden olsun vazgeçmiyor...
  Bırakın istesin...
  Dilin kemiği yokmuş derler...
  Türkiye; bu üç şartı yerine getirdiği gün Kıbrıs meselesi, Rumlara göre zaten bitmiş oluyor...
  Böylesi bir durumda müzakerelere veya ikinci bir referanduma da gerek kalmıyor...
  Aslında şu an yürütülen müzakerelerde takvimden kaçınmalarının nedeni de budur...
  Bir yandan müzakere masasında oturarak ‘çözüm mesajı’ veriyorlar, diğer yandan süreci uzatarak, Türkiye’yi bir şekilde köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlar...
  Terörden, ekonomik ve siyasi krizlerden medet umuyorlar...
  Hâlbuki 41 yıldan beri neler yaşadı Türk milleti bir de onu düşünmelidirler...
  Yüzde bin faizlerin çalıştığı, bir Cent’e muhtaç olunduğu dönemlerden geçti bu Türkiye...
  Ama Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımadı...
  

Yeni bir ortaklık
  Türkiye; son 13 yılda, eski iktidarlardan daha cesur adımlar atarak, Rum tarafına ve Yunanistan’a sürekli zeytin dalı uzattı...
  İlk defa bir iktidar, Türk askerinin adadan çıkmasını öngören bir plana açık destek verdi...
  Rum tarafının tek yanlı AB üyeliğini veto etmedi...
  Şimdiki Rum lideri Nikos Anastasiadis, muhalefet lideri olduğu dönemde Ankara’ya giderek, bir Türkiye Başbakanı tarafından ağırlanma şansını elde etti...
  Bu gerçekler karşısında insan biraz da kendine çeki düzen vermez mi?..
  Kardeşim; sen 1963-1974 yılları arasında bizlere kan kusturdun...
  Evlerimiz, köylerimiz gitti...
  Bazı köylerin erkekleri topluca katledildi...
  Bebekleri dahi toprağın altına gömdünüz...
  EOKA gitti mi?..
  Gittiyse yerine gelen ELAM’ın amacı nedir?..
  Rainbow Festivali’ni dağıtan, Kıbrıslı Türk müzisyeni bıçaklayan kimdi?..
  Mehmet Ali Talat’ın üzerine topuzlarla yürüyenler, korumasının suratına yumruk indirenler kimlerdir?..
  Bunları inkar mı edeceğiz?..
  İnkar edenler, kendi halkına kötülük yapmış olmuyor mu?..
  Öyleyse; cesaretli olacak ve her iki toplumu da huzur ve güvenlik içinde yaşatacak bir çözüm için çalışacağız...
  Bir yandan müzakere masası, diğer yandan Avrupa ve ABD nezdinde tehditler, şantajlar, Türkiye’yi çökertme senaryoları ile bu mesele halledilemez...
  Bileceksiniz ki; karşınızda en az sizler kadar dünya görüşü olan bir toplum var...
  Bileceksiniz ki; artık şamişici ve lokmacımız kalmadı...
  Bizlere de başkaları lokma yapıyor...
  Avrupa’yı yalanlarla aldatmayacak, emir altına sokmayacaksınız...



Cretu çok ayıp etti
  Gelelim Avrupa Birliği’ne...
  İnsanlık için, barış ve dostluk için kurulduğunu iddia eden bu birlik, Kıbrıslı Türklere karşı çok büyük günahlar işledi...
  Hala işlemeye devam ediyor...
  Birinci referandumda halkımızın duygularıyla alay edildi...
  Halkımız, 60 bin kişinin yeniden göçmen olması ve Türk askerinin adadan çekilmesi pahasına “evet” oyu kullandığı halde ambargolar kaldırılmadı...
  Ve o yalancı Avrupa, hala bizleri dışlamaya, azınlık olarak görmeye devam ediyor...
  Bugün adaya gelecek olan Avrupa Komisyonu’nun Bölgesel Politikalardan sorumlu Üyesi Corina Cretu’nun, Lefkoşa Türk Belediyesi Başkanı Mehmet Harmancı’ya karşı saygısızlığı en somut örnektir...
  Güneyin belediye başkanı Yorgacis’i ‘yasal devletin belediye başkanı’ olarak gördüğünü kanıtlamak amacıyla, Harmancı’ya ismiyle, yani belediye başkanı olarak davet yapmıyor...
  İki tarafa eşit muamele yapmaktan dahi korkuyor...
  Hâlbuki Harmancı, uluslararası resmiyeti olan bir belediyenin başkanıdır...
  Beğenseniz de beğenmeseniz de, Lefkoşa’nın bir yarısı onun yönetimindedir...
  Ve siz Yeşil Hattı dolaşırken, Harmancı’ya, ismiyle davet yapmayacaksınız...
  Neden?..
  Rum tarafı gücenmesin diye...
  Sizin ‘bölgesel politikalarınız’ ırkçılığa dayanıyorsa, o zaman bizleri ‘AB garantörlüğüne’ nasıl ikna edeceksiniz?..
  Edemezsiniz...
  Şimdiki halde bile böyle yapıyorsanız, Türkiye’nin buradan çekilmesi halinde, bizlere yeniden Şamişici dükkânı açar, sonra “Şunu yaptık, bu kadar para harcadık” diye övünürsünüz...
  Akıncı’nın yerinde olsaydım, size verilen randevuyu iptal ederdim...
  Gidin, mutlu olduklarınızla dolaşın Lefkoşa’nın yarısını... 
YORUM EKLE

banner608

banner473