banner564

İki devletli çözüm her iki halk için idealdir

Dili, dini, milleti farklı olan iki halkın asırlardan beri hep yan yana yaşamayı tercih ettiği inkar edilemeyen bir gerçektir.

1974’ barış harekatından önce genellikle iki halk ayrı ayrı köylerde yaşarlardı. Bunun yanında Türk köyleri ve Rum köyleri ayrı ayrı bölgelerde bulunuyordu.
İki toplumlu köylerde de, Türk ve Rum aileler ayrı ayrı mahallelerde yaşarlar ve toplandıkları kahvehaneler bile ayrı ayrıydı.
İki halk arasında silahlı çatışmaların başlatıldığı 1950’li yıllardan önce de Türk ve Rumlar arasında hep rekabet ve birbiri üzerinde üstünlük kurma yarışı vardı.
İngiliz ve Kıbrıs Cumhuriyeti döneminde, Türk ve Rumlar kendi okullarında ve dillerinde eğitim görürdü.
Özetle belirtmek gerekirse, geçmişten günümüze iki halk dıştan hiçbir baskı ve etki olmadığı halde hep yan yana yaşamayı tercih etmiştir.
 1960 cumhuriyet döneminde devlet kuruluşlarında görevli memurlar genellikle ait oldukları topluma hizmet verirdi.
Fonksiyonel federasyon olan Kıbrıs Cumhuriyeti döneminde, iki halk yine birbiri ile kaynaşmamış aksine hep rekabet içinde hareket etmişlerdir.
Ortaklık yönetiminde tüm devlet faaliyetlerinde iki ulusa mensup memurlar, hep kendi halklarına daha fazla çıkar sağlama yarışı içindeydi.
Devlette istihdamlarda, yardımlarının verilesinde, Rumlar kendi halkına Türkler de kendi halkına daha fazla yarar sağlama çabasındaydı.
Aynı devlet kuruluşunda görev yapan Türk memurlar bir arada, Rumlar da yine kendi aralarında toplanır ve hareket ederdi.
1956-60 döneminde EOKA terör örgütü mensubu olan Rumlar devlet dairelerinde daha fazla söz sahibi ve egemendi.
Taşınmaz malların mülkiyetinde de iki halk arasında rekabet vardı. Genellikle Rumların Türklere mal satması engellenirdi.
1960 anlaşmasında Türklere tanınan birçok hakların verilmesi, Rumlar tarafından engelleniyordu. Örneğin devlette istihdamlarda memurların % 30 Türk % 70 Rum olması gerektiği halde, çeşitli bahanelerle Türklerin atanmasına izin verilmiyordu.
1960 ortaklık anlaşmasında iki halk arasında eşitlik bulunmasına rağmen, yönetimde güç Rumların elindeydi.
Üç bakanlıktaki bakanların ve müsteşarların Türk olmasına rağmen, uygulamada maiyetlerindeki yöneticiler üzerinde bile etkili değillerdi.
Türkler anavatanları Türkiye’nin, Rumlar da Yunanistan’ın dini ve ulusal günlerini ayrı ayrı kutlarlardı.
Sonuçta fonksiyonel federal, birleşik yönetim olan Kıbrıs Cumhuriyeti üç yıl yaşatılabildi ve daha güçlü olan Rumlar tarafından ele geçirildi.
Yaşanan başarısız deneyime rağmen, yine de birleşik çözüm üzerinde ısrar edilmesi, iki halkın da yararına olamaz. Aksine 1974’den sonra oluşturulan barış, huzur ve güven ortamının bozulmasına ve yeni maceralara kapı açılacaktır.
Öte yandan iki devletli çözüm kalıcı olacak. Artık iki halkın çatışma olasılığı ortadan kalkacak. Sahte-gerçek kompleksi ile hareket edilmeyecek, bir birimiz üzerinde  üstünlük kurmak, tüm adanın sahibi olmak ve ekonomik rekabet yarışı, ortadan kalkacak ve böylece yapıcı işbirliği sayesinde her iki halk kazançlı çıkacak.
Bu nedenle yaşanan deneyimlere, mevcut gerçeklere ve yarım asırdan beri sürdürülen birleşme zeminindeki müzakerelerin başarısız olmasına rağmen, hala daha birleşik çözümü ısrarla tek seçenek göstermek iyi niyetli bir yaklaşım olamaz.

YORUM EKLE

banner608

banner474