banner564

İçi ve dışı

Ekonomi ve siyaset bir birini etkiler. Son zamanlarda Türkiye’de Sayın Mehmet Şimşek’in istifa ettiğine dair çıkan haberler, döviz kuru dahil, pek çok alanda olumsuz etki yarattı. Bu olumsuzluk enflasyona karşı alınan önlemleri sarstı. Her ne kadar da böyle bir şey yok diye açıklamalar yapılsa dahi, yakın geçmişte, yanlış siyasi müdahalelerin, başta faiz olmak üzere, para politikasındaki olumsuz etkisi. Arkasından bu olumsuzluğu, seçimlere endeksli gidermek için, muhalefetin üç dediğine iktidarın, al sana beş diyen ve karşılıklı popülizmi tetikleyen durumları nedeni ile bunlar çok olumsuz izler bıraktı. Buna Dış Politikada izlenen yanlışlıklar da eklenince, Türkiye’de enflasyon aldı başını gitti. 
Bu, bizde de böyledir. Ancak etkisi farklıdır. Bakın, YDP Genel Başkanı ve UBP ağırlıklı koalisyonun ortağı Sayın Arıklı; İstikrar söylemlerinin temcit pilavı gibi ifade edildiği bir zamanda, “ kendinize YDP dışında bir hükümet bulun” dedi. Bunun etkisi ise “ davulcunun yellenmesi” gibi oldu. Ya kimse duymadı. Ya da kimsenin umuru olmadı. Yani yellenmenin kokusu bile olmadı. Bu, istikrara söyleminin inandırıcı olmadığını da gösterir. Bizde iç ve dış politikada izlenen yanlış yol ve siyasetlerin, toplumun ekonomi ve demokratik kurumlaşma ile bu topraklarda yaşayan insanların moraline olumsuz etkisi, bırakın diz boyunu, insan boyunu geçti. 
Hale bakın. Allah’ın maydanozunu bile ithal ettik. Bağlar da çiçek demetinden az. Üstelik de fiyatı da maşallah. Yani gıda enflasyonunda Türkiye’den ve Avrupa’dan daha fazla ve lider olduğumuz bu dönemde, tarımsal üretimde maliyet desteği ve verim artışını gündemin başına alacağımıza; bu iktidar yalnızca popülist söylemlere önem veriyor. Üstelik en verimli tarım arazilerini, bir plan ve programdan uzak, alabildiğine inşaat alanı haline getirmek gayreti de rant güdüsü ile aldı başını gidiyor. Şimdilerde Mesarya’nın en verimli Tarım alanlarında arsa açma işleri gemi azıya almış durumda. Sonra et, süt ve süt ürünlerinde ve tüm gıda da başını alıp giden pahalılıkla ilgili, ağlama dövünme de gündemde. Peki, bu yalnız insanımızın beslenmesine mi olumsuz etki yapıyor? Hayır. İnşaat ve Emlak ile Turizm ve Eğitim sektörlerini, hatta Ticaret Sektörünü de olumsuz etkiliyor. Çünkü başta gıda olmak üzere tüm mal ve hizmetlerin pahalı olması, adamıza gelecek turisti, buradan ev alarak yaşamak isteyeni, gelecek öğrenciyi ve Kuzeye alış veriş yapmak için gelecek olan Güneyden veya başka yerden insanları da caydırıyor. Yalnız onları mı? Aynı zamanda insanımızı da Güneye kaydırıyor. 
Narenciye Sektörümüzü ele alalım. Bu yıl zararlı böcek olayı nedeni ile ihracat darbe yedi. Bin bir olaydan sonra en nihayet hükümet, dalında kalan narenciye için üreticiye ödeme yaptı. Ürünün önemli bir kısmı sıkmaya gitti. E, bu iş burada bitti mi? Bir kere paketleme tesisleri doğru dürüst çalışmadı. Buralarda çalışıp ekmek yiyen insanlar, zaten mevsimlik olan bu alanda yeterince çalışmadı. Paketleme işi aksayınca bunun için gereken mal ve hizmetleri veren bağlı sektörlerde çalışamadı. Nakliye işin uğraşanlar,  kamyoncusundan tutun, yakıt tedarikçisine kadar, her alanda durağanlaştı. Bununla da bitmez etki. Her ne kadar üretici bir miktar para alsa da, hala daha kendisine geleceğe dair ihracat için güvence verilemediği için, tarlasına, bahçesine yeterli gübre, ilaç atmaktan uzak duruyor. Bu kez bundan;  gübre ilaç satan kurumlar olumsuz etkileniyor. Yani zincir bir birini etkiliyor. Aynen Turizm, İnşaat alanlarında, Eğitimde doğan sorunların, yalnız o alana değil, bunlarla doğrudan veya dolaylı olarak bağlı olanlara yol açtığı olumsuz etki gibi. Yani iç ve dış siyaset, tüm ekonomik alanları etkiliyor. Hal bu iken ekonomiye, demokratik varlığımıza doğrudan etkisi olan Kıbrıs sorunu ile ilgili Müzakereden kaçmanın;  yurt, toplum ve insan sevgisi ile bağı ne olur? Sevgisizlik.  Hükümet ve CB Sayın Tatar’ın iç ve dış politikası, bu sorunları aşmaya değil, daha da derinleştirmeye sebep oluyor.


 

YORUM EKLE

banner471

banner473