banner564

Hükümet Programı ve TMK, AİHM

UBP-HP Hükümeti güvenoyu aldı. Şimdi ciddi bir şekilde iş başı yapmak gerekir.
Ancak Bayram tatili sonrası Meclis, Haziran sonu 3 ay tatile girecek. Bazıları bu durumu Hükümetin şansı olarak değerlendirir. Muhalefetin Meclisteki eleştiri veya tartışmalarından da uzak kalacaklar. Ayrıca Başbakan ve Bakanlar Meclis mesaisinden uzak, işlerine bakacaklar. Ancak esasında durum böyle değildir. Siyasetin bu “Derin siestasının"  topluma ve siyasi yaşama bir faydası yoktur. 
Aksine içinde bulunduğumuz tüm koşullar, duyarlılığın daha da artmasını gerekli kılmaktadır. Bakın AİHM’deki pek çok davayı Güney, Konseyin Bakanlar Kuruluna taşıdı. Türkiye kendisi hakkında açılan bu davalar için savunmasını bu davaların, Taşınmaz Mal Komisyonuna sevki temelinde yapıyor. 
Böyle bir aşamada; Taşınmaz Mal Komisyonun etkin ve mali açıdan güçlü kılınmasına dönük toplumsal duyarlılığın öne çıkması gerekiyor. Fakat bu konjonktürde, UBP- HP Koalisyonu Hükümet Programında buna dönük bir ifade yok.
Ancak konu o denli toplumsal ortak duyarlılıktan uzak ki maalesef, Meclisteki program görüşmelerinde ne iktidar, ne de muhalefet konuya değinmedi… Yani Meclisin ve siyasetin “Derin siesta” içinde olacağı bu dönem, bu nedenle de tam bir çıkmaz. 
Üstelik Hükümet Programı bu temeli; yani Taşınmaz Mal Komisyonunu şekillendiren siyasi zemine de aykırı. Çünkü siyaset; barış için, çözüm için hukukun sınırlarının esnemesine yol açtı. 
Bunu getiren temelde AİHM'in Demopullos kararında yer aldı. O kararda çok özetle, özel mülkiyet haktır, ancak koşullar nedeni ile o malları kullananların da hakkı vardır dendi. Bu nedenle tazminat, takas ve şartları sarsmayacak kapsamda iade ile Özel Mülkiyetin hakkı karşılanabilir dedi. 
Bunun aracı olarak TMK’yı ve KKTC Yüksek Mahkemesini gösterdi.
 “Mal sahibi hak sahibidir” temeli üzerinden, Federal Kıbrıs siyasi görüşmelerinde mülkiyet başlığını tıkamaya çalışan ve hukuken de Loizidu davası ile ciddi bir temel elde eden Güneyin siyasi tezlerine tamamen ters bu yeni durum nasıl oluştu? İlk başlangıç; BM Güvenlik Konseyinin, Dönemin BM Genel Sekreterinin raporunda yer alan Federal Çözümde ‘nüfus ve mülkiyet çoğunluğu, yönetici topluma ait olacak’ ilkesini onaylaması ile oldu. 
1990 yıllarının başında gerçekleşen bu gelişme, sonrasında, pek çok çıkmaz yaşanmasına karşın, 2002 Annan Planı ile Federal ilkelerde çözüm ve barış için siyasetin presi ile hukuku, farklı şekillendirdi. En sonunda buna Kıbrıs Türk Toplumunun “evet “ , Güneyin “hayır” demesine karşın; KKTC Meclisinden o “ evet oyuna “ denk, siyasi tutarlılıkla, TMK Yasasının çıkması ve kararlılıkla uygulamaya konması ile Demopollos kararı gelişti. Yani AİHM’in TMK'yi çözüm aracı olarak göstermesi oluştu.
Bu kararın etkisi, Akıncı- Anastasiadis görüşme sürecinde Güneyin; Mülkiyet Başlığını ele almasını ve sorunu, Mülkiyet Komisyonu marifeti ile çözmek ilkesini kabul etmesine yol açtı...
Ancak biz ve Türkiye konuyu, Güneyin Demopullos kararını etkisiz kılmak için gösterdiği çabanın yarısı kadar bir duyarlılıkla ele almadık. TMK'yı daha da etkin kılmak konusunda gayret üretmedik.
Şimdi bu önemli aşamada, Hükümet, Meclis, CB ve sivil toplum olarak konuya inanılmaz bir duyarsızlıkla yaklaşıyoruz. Konu ile ilgili “Derin siesta” devam ediyor. 
Üstelik tam bu aşamada, dar milliyetçi bakış açısı ile Federal Çözüm yerine, AB içinde iki ayrı devlet tezi ile bu zemini tamamen sarsacak bir siyasi yaklaşım Hükümet Programı ile ilan ediliyor. Yani hem doğana önem verilmiyor, hem de onu doğuran zemin reddediliyor. 
Bakın açık yazayım. 1991’de dar milliyetçi bakışla, Avrupa’ya yaptığımız ihracat için kullandığımız “Port Of Famagusta" mührü yerine, KKTC mührü vuruldu. Bu yetmedi, ayrıca bugün olduğu gibi buna, Güneyin açtığı davaya yönelik 3 yıl süren “Derin siesta” ile duyarsız kalındı. Bu işte ABAD kararlarına yol açtı. Bunun gibi, bugünde; “Derin siesta “ ve dar milliyetçi bakışla o olumsuz sürece benzer ciddi tehlike ile AİHM'de karşı karşıyayız. Bunun ekonomiye ve siyasi yaşama katacağı olumsuzluk ciddidir. 
Bu nedenle bağnazlıktan uzak kalmak şarttır. Bunu doğuran zemini, dar milliyetçilikle kendi elimizle yok etmek değil; ayrıca TMK'ya daha etkin olması için çok fazla duyarlılık göstermek gereklidir.

YORUM EKLE

banner471

banner474