banner564

Hukuk çöktüğü zaman

   Kuzey Kıbrıs’ta alacak-verecek davalarının 140 bine ulaşması ne demek?..

   Nüfusu 300 binin altında olan bir ülkede her iki kişiden birinin mahkemelik olması demek?..

   Hemen herkesin borçlu olduğu bir ülkede ekonominin iyi gittiğini iddia edebilir misiniz?..

   Sadece yollarda şov yapan lüks arabalara bakarak ekonomi konusunda değerlendirme yapabilir misiniz?..

   Elbette yapamazsınız...

   Yapanlar oluyor ama, böylesi bir değerlendirme gerçekçi değildir...

   En fakirinden, en zenginine hemen herkesin araba borcu vardır...

   Özellikle de bankalardan borçlananlar, taksitlerini birkaç kez aksattıkları zaman, tehlike ile yüzleşmeye başlarlar...

   Aksayan her taksidin üzerine daha da yüklü miktarda faiz ekleniyor, böylece borç miktarı yükseliyor ve en sonunda ortaya çıkan rakam ödenmez hale geliyor...

   Mahkeme sizi takside bağlasa bile, yüksek rakamları ödeyemez hale geliyorsunuz...

 

Avukatlar doğru yolu göstermeli

 

   Ülkemizde her meslekte olduğu gibi avukatlık mesleğinde de patlama yaşanıyor...

   Yerli üniversitelerimiz sürekli mezun ediyor...

   Mezun olanlar ise iş bulmakta zorlanıyor...

   Bir süre eski avukatların yanında staj olanağı bulanlar; şanslı olanlardır...

   Onlar da birkaç yıl çalıştıktan sonra, ailelerinden de yardım alabiliyorlarsa, özel ofis açıyorlar...

   Böylece sayı arttıkça artıyor...

   Sayı artınca pasta bölünüyor...

   Pastadan pay kapmak zorlaşıyor...

   Öyleyse ne yapmak lazım?..

   Kafayı kullanarak, kapıya gelen müşteriyi kaçırmamak!!!

   Adam size geldi ve ev kirasını iki aydan beri alamadığını söyledi...

   Bu noktada yapılması gereken nedir?..

   Önce kiracı ile temas kurup, onu ödemeye teşvik etmek...

   Ama bizde bunu yapmak yerine “açalım bir davacık” deniliyor...

   Davacık açıldığı için kiracı bu kez ödemeye hiç yanaşmıyor...

   En az bir yıl, bazı durumlarda 2 yıl sonra kiracı ile mal sahibi mahkeme koridorunda buluşuyor...

   Eski dostlar, bu kez ‘düşman kuvevetler’ gibi hareket etmeye başlıyor...

   Duruşma üstüne duruşma, sonunda taksitlendirme...

   Böylesi bir durumda mal sahibi, iki yıl önceki kirayı almaya başlasa bile neye yarar?..

   Kaldı ki; mahkeme kararına rağmen çoğu mal sahibi parayı alamıyor...

 

Sistem çökmüş vaziyette

 

   Geçmişte çek yasağına girenlerin isimleri gazetelerde yayınlanırdı...

   İnsanlar; teşhir olmasınlar diye karşılıksız çek kesmemeye özen gösterirdi...

   Daha sonra ‘yüce meclis’ bu uygulamaya son verdi...

   Ama karşılıksız çek patlaması devam etti...

   Dikkat çekici bir başka husus daha var...

   Para konusunun geçtiği her konu dramatik bir kararla sonuçlanıyor...

   Boşanmalarda olduğu gibi...

   Çiftler en ufak bir tartışma sonucunda avukata başvurarak ayrılma talebinde bulunuyor...

   İşin bu noktasında; boşanmak isteyen insanı, önce yuvasını kurtarma konusunda cesaretlendirmek gerekmez mi?..

   Yoksa “açalım bir davacık” diyerek, ilk andan boşanmaya sürüklemek mi?..

   Yıllar önce Melis’teki 2 kadın milletvekilinin önerisi ile geçirilen bir yasa, evli çiftlere mal varlıklarını paylaşma şartı getirdi...

   İki kişiden biri hayatı boyunca çalışmış, biriktirmiş, ev yapmış, araba almış...

   Hatta kendisinden ‘ortak pay isteyen’ eşine de araba ve ev almış...

   Ama iş boşanma noktasına geldiğinde 30 yıl çalışan ile hiç çalışmayana ‘eşit paylaşım’ koşulu getiriliyor...

   Bu ne demek?..

   “Al parayı, boşa gitsin...”

   Tabii; boşanan da parayı alıyor, “açalım bir davacık” diyen avukat da...

   Yuvalar yıkılıyor...

   Çocuklar ortada kalıyor...

   Kimin umurunda...

   KKTC’de, yıpranmamış, iflas noktasına gelmemiş hiçbir şey kalmadı...

   Tüm kurum ve kuruluşlar ‘paranın egemenliği’ altına girdi...

   Böylesi bir düzende ayakta durabilmek mucize...

  

YORUM EKLE

banner608

banner474