Kuzey Kıbrıs’taki insanların kanser hastalıklarında ‘dünya şampiyonu’ olmasının nedenleri bellidir...
Stresli yaşam, sağlıksız beslenme, aşırı derecede sigara ve alkol tüketimi, sularda ve havadaki kirlilik, kanserojen ilaçlar, hormonlar, bunların başlıcalarıdır...
Ne var ki; son yıllarda büyük artış gösteren kanser hastalıklarına karşı yeterince önlem alınmıyor...
Sigara ve alkol tüketimini azaltmaya yönelik kampanyalar yapılmıyor...
Yiyecek ve içeceklerimiz ciddi bir şekilde denetlenmiyor...
Hastalıklı hayvanların iç organlarını tüketmenin tehlikeli olduğu belinmekle birlikte, meyhane kültürünün egemen olduğu bu ülkede ciğer ikramları devam ediyor...
Araçların eksozlarından çıkan zehirleri önleyici kurallar uygulanmıyor...
Hepsinden önemlisi, Teknecik Elektrik Santrali’nden yayılan zehirleri önleyici filtre konusunda adım atılmıyor...
Çevreden sorumlu Bakan Dr. Hakan Dinçyürek, aylardan beri Teknecik konusunda yapıcı önerisini tekrarlıyor, fakat diğer ilgililer bu konuda somut adımlar atmıyor...
Bakan Dinçyürek, “Elektrik faturalarında sadece bir ay eski fiyatların uygulanması halinde Teknecik santraline filtre takabiliriz” demiş ve hükümeti bu konuda ikna etmişti...
Peki sonrasında ne oldu?..
Elektrik Kurumu tahsil ettiği paranın bir kısmını filtre alımına harcamadı...
Dolayısıyla Teknecik, bölge insanını ve doğayı zehirlemeye devam ediyor...
Yine Elektrik Kurumu, ihaleye çıkma gereği dahi duymadan, mazotla üretim yapan iki yeni santral alımı yapıyor...
Bunun anlamı nedir?..
Daha çok santral, daha çok mazot ve daha çok zehir...
Peki bu uygulamalara ‘dur’ diyecek bir makam yok mudur?..
Sağlık Bakanı, sağlık örgütleri, çevreciler, kanser dernekleri ne yapıyor?..
Gözümüzün önünde bunlar yapılırken, onlar yerlerinde nasıl rahat oturuyor?..
Gerçekten anlaşılır gibi değil...
Adalet tecelli etmeyince
Elektrik Kurumu’nun bugün hala ihalesiz mal alımlarına ve istihdamlara devam etmesinin temelinde ne vardır bilir misiniz?..
“Yapanın yanında kalır” zihniyeti...
Bu kurum, yıllar öncesinde jeneratör alımları için gerçekleştirilen ihaleyi iptal etti...
Sonra milyonlarca Euro’luk alımı ihalesiz yaptı...
Başbakanlık Denetleme Kurulu, mal alımlarıyla ilgili araştırmaların sonucunda ciddi sonuçlara ulaştı...
Hazırlanan dosyaları savcılığa teslim etti...
Savcılık, gerekli incelemeyi yaptıktan sonra ‘dava açılması için’ bunları polise aktardı...
Ve iş orada düğümlendi...
Çünkü; dönemin hükümeti polise engel oldu...
Polis; sivil yönetime bağlı olmadığı halde hükümetten talimat gelince, dosyaları rafa kaldırdı...
Kurumun yeni yönetimi de bundan cesaret bularak, ihalesiz mal alımlarını şu an dahi sürdürüyor...
Nasıl olsa bu toplumda, bu tür icraatları sorgulayacak ve sonuca ulaştıracak bir mekanizma yok...
İleri adım atmak isteyenleri durdurmak ise çok kolay...
Birileri talimat verir, dosyalar yeniden rafa kaldırılır...
İşte KKTC’nin bugün kendi ayakları üzerinde duramaması, insanların sürekli sorunlar yaşaması ve mutsuzluğun artmasının temelinde bunlar vardır...
Ciddiyetsizlik...
Umursamazlık...
Sorumsuzluk...
Partizanlık...
Ve hem devlete, hem de insanlara saygısızlık...
KKTC’yi yönetme arzusunda olanların artık gerçekleri görmesi ve cesaretli adımlar atması şarttır...
En azından güneydeki komşularımızın yaptıklarından dersler çıkarılmalıdır...
Hem yolsuzluk ve suistimal iddialarının üzerine gidilmeli...
Hem de Teknecik santralinin filtresi bir an önce takılmalıdır...
Bunca yıldır zehirlediğimiz insanları düşünemeyecek kadar insanlığımızı kaybetmediysek tabii ki!!!