Kıbrıs sorununun çözümünü amaçlayan müzakere sürecinde Rum liderliğinin şeffaflığı bizleri kıskandırıyor...
Son görüşmede 4 Temel Özgürlük ve Vatandaşlıklar konusunda uzlaşı sağlandığını hepimiz Anastasiadis’ten öğrendik...
KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı ise sadece görüşmenin yararlı geçtiğini söylemekle yetindi...
Dolayısıyla, 4 Temel Özgürlük ve Vatandaşlıklar konusunda nasıl bir uzlaşı sağlandığını kamuoyu ile paylaşması gerektiğini düşünüyoruz...
Özellikle Fileleftheros gazetesinde yer alan haberin doğruluğu konusunda da bir şeyler söylenmelidir...
Gazete, güvenilir bir kaynağa atıfta bulunarak özgürlükler konusunda varılan anlaşmanın ‘kuzeyde nüfus ve toprak çoğunluğu’ tezine dayanmadığını iddia etti...
Eğer gerçek durum bu ise; o zaman bu çözümün ‘iki bölgeli, iki toplumlu’ olacağı yönündeki beklentiler tamamen bir hayale dönüşebilir...
Kıbrıslı Türkler; adanın tüm bölgelerinde, 1974 öncesindeki gibi azınlık durumuna düşer...
Azınlığa düştüğünüz zaman, can ve mal güvenliğini savunmakta zorlanırsınız...
Hatta savunamaz duruma gelirsiniz...
Bunları 1974 öncesinde yaşayan insanlar olarak, ikinci bir tarihi hata yapma şansımız yoktur...
Kurnazlığa bakın siz
Rum tarafı, toprak konusundan önce 4 özgürlük konusunu ele alarak önemli bir adım atmış oluyor...
Bundan sonrası toprak ve mülkiyet konusudur...
Kıbrıs Türk tarafı “İçinde oturanın da hakkı vardır” dediği anda, kendisine verilecek yanıt şudur:
“Siz mülkiyet özgürlüğünü kabul ettiniz... Öyleyse başkasının malına nasıl el koyacaksınız?.. Herkes mülküne dönme hakkına sahiptir...”
Ama isterse bunu güneydeki Türk mülkü ile değişebilir...
Ya da satıp parasını alabilir...
Fakat biliyoruz ki; Rumlar, Türklere asla mal satmazlar...
Satmak isteyenler olursa onları durduracak etkili kesimler vardır...
Başta kilise...
Papaz çağırır ve gereğini yapar...
Rus’a, İngiliz’e, Alman’a mal satışı yaparlar...
Ama Türklere asla yapmazlar...
Türklerin eline Mal Tazmin Komisyonu gibi tarihi bir fırsat geçmişti...
Ama komisyonun son zamanlarda ‘parasızlık nedeniyle’ karar üretememesi sonucunda bu fırsat da yitirildi...
Yolun sonu belli
Rum tarafının çözüm konusundaki stratejisini şöyle özetleyebiliriz:
1-Nüfus her 4 Yunan’a karşı 1 Türk olacak... Bunu kabul ettirmiş bulunuyorlar... Rumların nüfusu 840 bin, Türk tarafına tanınan hak ise 220 bin... Öyleyse, şu an KKTC’de oturan yaklaşık 80 bin kişiye ‘güle güle’ denilecek...
2-AB’nin ilkelerine bağlı olarak 4 temel özgürlüğün uygulanması. Bunlar Serbest Dolaşım, Serbest Yerleşim, Serbest Ticaret ve Mülkiyet Özgürlüğü’dür...Bunun kabulü demek, insanların istedikleri yerde ikamet ve mülkiyet hakkı demektir. Türk tarafına bunu da kabul ettirdiler.
3- Vatandaşlık ve 4 temel özgürlük sonrasında sıra toprak ve mülkiyete gelecek. Sen mülkiyet özgürlüğünü kabul etmişsin. O zaman mülk sahibine de öncelik vereceksin. Adam istiyorsa Girne’deki, Güzelyurt veya Karpaz’daki evine geri dönecek.
4- Güvenlik ve Garantiler. Diğer tüm konular tamamlandıktan sonra Türkiye’nin karşısına şöyle bir soru çıkacak: Gördüğünüz gibi liderler kendilerini ilgilendiren konularda uzlaştılar. Siz de askerlerinizi çekin...
Hayal değil gerçekler
Yukarıda yazılanları 30 yıldan beri Rum meslektaşlarımız ve Rum siyasilerle konuşuyoruz...
Onların ne düşündüklerini, ne istediklerini iyi biliyoruz...
O nedenle de çok kritik bir süreçten geçtiğimizi ve bu yolda ilerlerken halkı devre dışı bırakmanın doğru olmadığını söylüyoruz...
Rum tarafı ne yapıyorsa, bizim de aynı doğrultuda hareket etmemiz gerekiyor...
Üstelik bizim tarafta ELAM gibi terörist siyasi partimiz yok...
‘Kıbrıs Yunandır, tüm köpek Türkler dışarı” sloganlarını kullanan ELAM gibi faşist ve ırkçı herhangi bir örgütümüz de yok...
Bizler dün olduğu gbi bugün de kalıcı bir çözümden yanayız...
Ancak 42 yılın sonunda bir anda topraksız ve güvencesiz kalmak istemiyoruz...
Sayin Akinci ve muzakere heyeti anlasilan konular hakkinda bilgi vermeyi Sayin Anastasiades'e ve Rum'lara devretti. Cunku kendileri acikca bu seyleri söylemekten korkuyorlar.
Ama burda bir amac var. Sayin Anastasiadis ve Rum'lar bunlari kamu oyiyla paylastiklarinda Turk halkinin reaksiyonunun ve tepkilerinin ne oldugunu ögrenmeye calisiyorlar ve ilerideki muzakerelerde de nasil davranacaklarini ve ne gibi talepler yapacaklari hakkinda bilgi sahibi oluyorlar.
Sayin Akinci ve muzakere heyeti,illa cözum olsun diye, ne dereceye kadar tavizler verebileceklerinin stratejisini yapiyorlar.
Bu, Kibris Turku'nu hic de arzu edilmeyen bir cözum alternatifine göturebilecek nitelikte olan, perde arkasi trajikomik bir tiyatrodur. Kibris Turku artik yerinde oturup olan bitenleri seyretmekle kalamaz. Bilgiler Rum tarafindan gelse de ciddiye alinmalidir ve gereken tepki gösterilmelidir. Eger öngörulen muzakere sonuclari kabul edebilecek degilse her alanda Kibris Turku sesini duyurmali ve tepki koymalidir. Aksi takdirde hersey elden cikabilir.
Saygilarimla
Tezel Muharrem
Isvec