Hayvancılar et ithal kararından vazgeçilmesini istiyorlar. Aslında KKTC’de yaşayanların çok daha büyük bir ekseriyetinin donmuş veya karkas ithaline hazır oldukları bu süreçte anlaşıldı ama hayvancılar bu kararı geri aldırmak için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.
Et ithalinin neden gerekli olduğu defalarca ortaya çıktı: Et arzı yeterli değildir. Özellikle dar gelirli aileler ete ulaşımda sorun yaşıyorlar. Restoranlar ve diğer ağırlama sektörü elemanları müşterilerini istedikleri gibi ağırlayamıyorlar. Bunun sonucu olarak Güney Kıbrıs’tan, genellikle yüzlerce kiloluk partiler halinde kaçak et getiriliyor. Güney Kıbrıs’a geçebilenler de on kiloluk partiler halinde kendilerinin ve komşularının ihtiyacını karşılamaya çalışıyorlar.
Durum bu kadar açık olduğu halde hayvancılar vurma-kırma kabiliyetlerini ortaya koyarak et ithalini engellemeye; onların desteğinden yarar uman siyasetçiler ile sendikacılar da onlara destek olmaya çalışıyorlar.
Bu olay bize KKTC’de işlerin nasıl yürütüldüğünü ve bundan sonra da nasıl yürütüleceğini göstermesi bakımından önemlidir.
Zaman zaman akıl ve bilim yoluyla tartışarak ayakta durabilmenin yeni veya çağdaş yollarını bulmamız gerektiği iddia edilir. Bilim insanları raporlar hazırlarlar. Bırakın bizimkileri Dünya Bankası’nın desteklediği uzmanlar bile bu sürece katılır. Böylece Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan insanların refahını artırmak için yeni yollar aranır.
Son bir haftaki olaylar göstermiştir ki bütün bunlar boşunadır. Bizim yöntemimiz bellidir: Vuracak-kıracak, bu düzeni yaşatacağız.
Siyasi olarak alternatif olmaya çalışan partilerimizin de bu vurdulu-kırdılı eylemlerden medet umar duruma gelmiş görünüyorlar. Hükümet yönetemesin, ister istifa ederek çekilsin, isterse erken genel seçim ilan edilsin… Bu hükümetinin yerine kendilerinin geleceğini umuyorlar. Hükümet olmayı umuyorlar ama nasıl bir idare tarzı ortaya koyacaklarını, örneğin et ihtiyacını nasıl karşılayacaklarını ikna edici bir şekilde ifade edemiyorlar. Hayvancıları destekleyerek et ihtiyacını karşılamayı ifade ettiklerini duyuyoruz tabii… Belki de vergi gelirlerini bu iş için harcayacaklar ama bunu bizden saklıyorlar…
Anlaşılan odur ki bizim kaderimiz budur!
Vurdulu-kırdılı bir yaşam, akıllı-uslu tartışmaya tercih edilmiş görünüyor. Belki değişim de böyle olacak!