Kıbrıs sorununun çözümüyle ilgili müzakerelerin en kritik aşamasında KKTC’nin 33’üncü kuruluş yıldönümünü kutluyoruz...
Kimine göre; bugüne kadar tanınmayan KKTC’nin, bundan sonra da tanınma şansı yoktur...
Kimine göre; KKTC tanınmasa da bir plan ve program dahilinde kendi ayakları üzerinde durabilen; demokrasisi, turizmi, eğitim ve ticaret sektörü ile örnek bir ülke haline gelebilir...
Önemli olan inanmak, azimle çalışmak ve başarmaktır...
Seçim sonrasında meclise girenlerin ve Cumhurbaşkanı seçilenlerin yemin metinlerinde KKTC’nin yüceltilmesi, halkın mutluluğu ve refahı için çalışma sözü vardır...
Ne var ki; yeminlerle, icraatlar arasında ciddi çelişkiler yaşandı...
Meclis’e girip de, devletin yok etmek isteyenlere arka çıkanlar ve destek verenler olduğu gibi, KKTC’nin ‘sahte olduğunu’ söyleyenler vardır...
Yıllardan beri bunları büyük bir üzüntü içerisinde izliyoruz...
KKTC devletinden yardım alıp, bu devleti çökertmek isteyenlere destek çıkanların; Meclis’te veya bakanlık koltuklarında nasıl oturabildiklerini anlamak zordur...
Ve dünyanın hiçbir ülkesinde devletin parası ile devlete ihanet edilmesine izin yoktur...
Böylesi bir hareket en ağır suç olarak kabul edilir...
KKTC’nin demokrasi anlayışında ise devlete ihanetin, devleti içten yok edecek eylemler planlamanın cezası yoktur...
Bırakın cezayı kınaması da yoktur...
Çünkü siyaset düzeni karşılıklı çıkarlara göre şekillendirildi...
“Sen idare edersen, ben de seni idare ederim...”
Düzenin adı kısaca böyledir...
Her yerde sahtekarlık
Kuşkusuz ihanetin farklı yöntemleri vardır...
Ve en tehlikelisi de sağ gösterip, sol vuran güçlerdir...
KKTC’den ihale yöntemiyle veya ihalesiz alımlarla milyonlarca dolar kazananlar vardır...
KKTC’de bazı siyasileri ‘kollayarak’, milyonluk kazanca rağmen vergi ödemeden yaşayanlar da vardır...
Birçoğunun lüks araçları kendi üzerlerine kayıtlı değildir...
Ama bunlar genellikle devletin kutlamalarına davet edilenler listesindedir...
Bunlar, ödemeleri gereken verginin binde birini verdikleri halde gözden kaçanlardır...
Bunlar seçim sonuçlarının açıklandığı saatlerde ‘en çok oy alan’ iki parti binası arasında gidip gelenlerdir...
Milli Cephe iktidarında Rumlara “Bir çakıl taşı verilmez” söylemini alkışlayan, sol iktidar döneminde “Statükonun yıkılması gerektiğini” söyleyenlerdir...
Ve bunlar her dönemde etkili insanlardır...
Çözüm olsun, ya da olmasın KKTC’nin her açıdan güçlenmesi gerektiğini düşünmek ve desteklemek gibi bir anlayışları yoktur...
Böyle olmamalıydı
Barış Harekatı sonrasında çok büyük olanaklara kavuştuğumuzu inkar edemeyiz...
Önce ganimet düzeni, ardından da Türkiye’nin akıttığı milyarlar sayesinde fert başına düşen milli gelir bin dolar seviyesinden 15 bin dolara yükseldi...
Lüks araç ve konut satışlarında patlama yaşandı...
Fakat, KKTC devleti kendi ayakları üzerinde durabilecek bir noktaya gelemedi...
İç ve dış borçları sürekli artış gösterdi...
Yaklaşık 6 milyar lira olan iç borcun nasıl ödeneceğini kimse düşünmüyor...
Hiç kimse bu konuda proje üretmiyor...
Kötü siyaset, Kıbrıslı Türklerin tüm iyi yönlerini silip götürdü...
Yerine karamsarlık ve mutsuzluk getirdi...
Bu saatten sonra “Bir şeyler yapılabilir mi?” sorusuna yanıt “evet” olmalıdır...
İstenmesi halinde yapılabilir...
Çünkü; bizlere yaşatılan kötü şeylerin yanında kişisel gayretler ve Türkiye’nin destekleri sonucunda güzel şeyler de yapıldı...
Turizmde ve eğitimde önemli gelişmeler yaşandı...
Turizm yatırımlarında, turist sayısında ciddi artışlar oldu...
Çok sayıda üniversite açıldı...
Öğrenci sayısı 90 bine ulaştı...
Önemli olan gelenleri mutlu etmek ve daha olumlu adımları atabilmektir...
Ciddi bir yapılanma ile bunların kısa bir sürede başarılması mümkündür...
Kısacası hala umut vardır...
Çözüm olsa da olmasa da kendi kendimizi daha iyi yönetmek zorunda olduğumuzu anlamalıyız...
Bir de koltuğa otururken ettiğimiz yemini unutmamalıyız...
KKTC’nin 33’üncü kuruluş yıldönümü kutlu olsun.
*****
Bağımsızlık Şarkısı
Ben ince, küçük bir tomurcuk idim
Gün geldi, güneş doğdu açıldım
Ben ne gürbüz, ne ceylan bir çocuk idim
Gücümü Anne Anadolu’dan aldım
Benim güneşim Toroslar’dan doğar
Benim güneşim Akdeniz’de yatar
Mis kokar portakal ve limon bahçelerim
Özgürlüğü soğuk bir pınar suyu gibi
Annemin dudağından içerim
Gücümü Anne Anadolu’dan aldım
Benim güneşim Toroslar’dan doğar
Benim güneşim cihana ışık saçar
Doğdum, büyüdüm savaşların gölgesinde
Oldum ben de kendi başıma buyruk bir ülke
Özgürlük çınlıyor kuşlarımın sesinde
Toprağım vatandır asil kanlı her Türk’e
Benim güneşim Toroslar’dan doğar
Benim güneşim cihana ışık saçar
Reşat AKAR
Nisan 1988