banner564

Haklarımızı talep etmeliyiz

   Rum tarafı, en kritik dönemde dahi bizimle uzlaşmaya yanaşmıyor...
   Hiçbir konuda taviz vermiyor...
   Makarios’un 1950’li yıllarda uygulamaya koyduğu ENOSİS hedefinden geri adım atmıyor...
   Bir yandan masada görüşür gibi izlenim yaratıyor, diğer yandan Türkiye ve KKTC aleyhindeki girişimlerini artırarak sürdürüyor...
   Geçmişte yaşananlardan hiç ders almamış gibi; Türkiye’yi bir şekilde buradan uzaklaştıracağını, ondan sonra da Kıbrıslı Türkleri ‘azınlık statüsünde’ yaşatacağını, ardından Makarios gibi göçe zorlayacağını hayal ediyor...
   Ama bu hayal asla gerçekleşmeyecek...
   Türkiye’nin; Kıbrıslı Türklerin geleceğini sağlam garanti altına alacak bir çözüm olmadan adadan çekileceğini düşünmek; kendi kendini kandırmak demektir...
   Türkiye; sadece 1974 sonrasında değil, 1963-74 yılları arasında adaya çok büyük yardımlar yaptı...
   Savunmasız ve aç bırakılan Kıbrıslı Türklere yiyecek, giyecek ve para gönderdi...
   Faşist Yunan Cuntası’nın 15 Temmuz 1974’te adaya çıkması nedeniyle 20 Temmuz’da askeri müdahale yapmak zorunda kaldı...
   Çok sayıda evladını şehit verdi...
   O günden beri adanın savunması için büyük harcamalar yapıyor...
   Bunların bir ‘macera uğruna’ bir kenara itilerek, adanın Rumlara teslim edileceğini düşünmek, aklı kaybetmek demektir...
Güven meselesi
   Ayrıca bir diğer garantör ülke olan İngiltere ile ABD’nin, Rum politikasına teslim olarak Türkiye ile çatışacağını düşünmek de hayal perestliktir...
   İngiltere ve ABD, Rum tarafının çelişkili dış siyasetini ve bu siyaset uğruna tekrarlanan ihanetleri yakından izliyor...
   Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ‘tanımakla birlikte’, kuzeydeki oluşuma düşmanca bir tavır sergilemiyor...
   Tam tersi kuzeydeki tüm makamlarla, hatta sivil toplum örgütleriyle samimi ilişkiler kuruyor...
   Çünkü; Kıbrıs sorununu kimlerin başlattığını ve bu sorunun neden çözümsüz kaldığını herkes çok iyi biliyor...
   Özellikle 24 Nisan 2004 referandumu ‘uzlaşıcı ve affedici’ tarafın, Kıbrıs Türk tarafı olduğunu çok net bir şekilde kanıtlıyor...
   Rum tarafı bunlardan ders çıkarmak yerine, modası eskimiş ırkçı siyasetini sürdürüyor...
   “Kıbrıslı Türklerle ortaklık ne demek” diyor...
   Ve bunu sadece aşırı sağcı kesim söylemiyor...
   Lillikas gibi bir zamanların keskin aptal solcusu da öyle diyor...
   Kıbrıslı Türkler de kim?..
İngiltere garantörlüğü ispatlamalı
   Kıbrıslı Türklerin kim olduğunu öğrenebilmek için ‘eşit koşullarda’ yarışmak gerekiyor...
   Senin gibi, benim de istediğim havaalanından doğrudan uçuş hakkımın verilmesi, ürettiklerimin engelsiz satılması halinde görürsün kimin aptal olduğunu?..
   Ama, üç garantör ülkeden biri olan İngiltere bile bizlere ambargo uyguluyor...
   KKTC pasaportları ile Londra’ya giriş hakkımızı elimizden aldığı yetmezmiş gibi, izolasyonlara destek çıkıyor...
   İngiltere üç garantör ülkeden biri olarak artık kimin barış ve çözümden yana olduğunu, kimin olmadığını görmeli ve kesin bir karar vermelidir...
   KKTC’yi tanımasını beklemiyoruz...
   Ama izolasyonları kaldırması çok önemlidir...
   Böylesi bir durumda, Rum tarafını da çözüme zorlamış olur...
   Sonuç elde edilirse edilir...
   Edilmezse, iki ayrı devlet, iki ‘iyi komşu’ olarak yolumuza devam ederiz...
   Trodos’ta zivaniya ve sucuk...
   Girne’de rakı ve balık...
   Olmaz mı?..
YORUM EKLE

banner608

banner474