banner564

Güven

Beşparmak Dağları’nın bazı yerlerinde, daha çok batısında, duvara dayanmış masa gibi duran, yüzeyleri düz, kenarları uçurum veya dik olan tepeler var.  


Coğrafyada bunlara “mesa” denir. 


Mesa, İspanyolca bir kelimedir. Masa anlamına gelir. İspanyol kâşifler ilk defa Amerika’nın güneybatısında karşılaştıkları bu tepelere, üstleri masa gibi düz olduğu için bu ismi vermişlerdi. 


Girne’nin 18 kilometre doğusundaki Beşparmak Köyü mesaların en güzel ve en büyük örneğidir. Önü deniz, arkası dağdır, her yöne manzarası muhteşemdir. Orijinal adı Yunanca masa anlamına gelen Trapeza’dır. 


Trapeza’nın batısında toprak bir yolla ulaşılan daha küçük bir mesa var. Kışın yolun birkaç yerinde çamur çukurları oluştuğu için ulaşılması zordur. Yazın da kolay değildir çünkü yol çok kötüdür. Ama manzarası o kadar muhteşemdir ki geçenlerde bir arkadaşım ve eşi ile birlikte şansımızı denemeye karar verdik. 


Bu ağaçlık yerde çok dolaştım.  Mesanın daha çok denize bakan kısmı ilkbaharda yolu da içine alan bir anemon tarlasına dönüşür. Bu da kimsenin uğramadığını gösterir.


Derin bir çamur çukuruyla karşılaşınca arabayı bırakıp dik yoldan tepeye yürüdük. Tepenin düz sathında onu çevreleyen toprak bir yol var. Sağa saptık. Alabildiğine deniz, golf sahası,  Girne ve Esentepe görünüyordu.  


Ters istikamette, güneyde, derin bir vadinin arkasında yükselen dağları görecektik. Tek başıma geldiğim zamanlar, uçurumun yanı başına uzanır derin sessizliğin tadını çıkarırdım. 


Yer beyaz, mor ve kırmızı anemonlarla doluydu. Daha çok beyaz ama. Bu narin, kesilir kesilmez solan çiçekler değişen iklimin soğutmadığı kışı ilkbahar sanarak zamansız açmışlardı.


Birkaç dakika yürümüştük ki arkadaşım, nereden aklına geldiyse, sordu: 


“Bir erkekle kadın arasındaki en önemli şey nedir?”


Omuzlarımı silktim.


“Güven,” dedi. 


Kadınlarla ilişkilerimde bana hissettirdikleri duygular arasında pek fazla bulunmadığı için acaba öyle midir diye düşünürken o uzanıp çitlemitten bir yaprak kesti.


“Sevgi yaprağa benzer. Azalır çoğalır, kaybolur geri gelir. Ama güven bu kayaya benzer. Uçurumdan bir düştü mü bir daha geri gelmez.”


O bunları konuşurken durmuştuk. Karısına döndü. Otuz yıl kadardır evliydiler. 


“Hayatta güvendiğim tek kişi karımdır,” dedi. “Bir tek defa bile ona olan güvenimi sarsmadı.”


Karısı gülümseyerek başını salladı.


“Ne mutlu sana dedim.”  


Güvendiğim dağlara yağan karın altında çok kalmıştım. Arkadaşım tanıdığım en akıllı, en hayat ustası kişilerden biri idi. Güven sevgiden önemlidir diyorsa doğru olmalıydı. Belki, söylemese de, sevgi ile güvenin sağ eldiven ile sol eldiven olduğunu biliyordu.


Ernest Hemingway (1899-1961) “Birisine güvenip güvenmeyeceğinizi öğrenmenin en iyi yolu ona güvenmektir,” demişti. 


Arkadaşım. Bu yöntemi denemiş düş kırıklığına uğramamıştı.


Sıra bende. 

YORUM EKLE

banner471

banner474