Yaşamın tüm temel alanlarında uyku hali devam ediyor. Bu nedenle her şey toplumsal iç dinamiklerin dışında kendiliğinden gelişiyor. Bu Kıbrıs sorununda da aynı. Tüm iç konularda da aynı.
Geçtiğimiz günlerde turizm emekçileri eylem yaptı. Haklıdırlar. Hoteller kapalı ve ne olacağı belli değildir. Üstelik geçenlerde bir haber medyada yer aldı. Pandemi nedeni ile kriz yaşayan turizmde, onlarca Hotel, İstanbul’da ya icra ile veya satılarak el değiştirmiş. Satış ilanı veren 5 yıldızlı ve Butik pek çok Hotel var. Bizde de bu tehlike kendini hissettirmeye başladı. Türkiye, İstanbul gibi büyük ekonomilerde de bu olay önemlidir. Ama bizim gibi küçük ülkelerde böyle olaylar çok yönlü etkilere yol açar. Şimdi yerel veya dış yatırımcılar tarafından gerçekleştirilen Hotellerimiz, kriz nedeni ile veya borçları yüzünden, yaygın olarak el değiştirirse ne olur? Her şeyden evvel bu tesisleri sıfırdan oluşturan ve bunlara hayatiyet veren yatırımcının bu topraklarda oluşan aidiyeti yara alır. Aynı şekilde buralarda iş imkanı bulan tüm çalışanların ve bu tesislere ürün tedarik eden esnaf, üretici, sanayici ve bölge insanı da kendi aidiyetini sorgular hale gelir.
Dolayısı ile turizm alanındaki bu olumsuz gelişme herkesin derdi olmalıdır. Tıpkı üniversiteler gibi. On binlerce öğrencinin ülkeye gelmemesinin yol açtığı ekonomik yıkımı anlatmaya dahi gerek yok.
Aynı şekilde Pandemi nedeni ile sınır geçişlerinin olmaması da her alanı negatif olarak etkiledi. Her yerde bunun olumsuz etkisini her kesim yaşıyor.
Bu bakımdan bu yaşadığımız gerçekler, Turizm, Eğitim, Güneyde yaşayanlara dönük bakış açılarımızı sorgulamamıza yol açmalıdır.
Pandeminin en kötü döneminde Güneyde önemli bir ekonomik antlaşma yapıldı. Bir İsrailli firma ile Larnaka’da 2 milyar doları aşkın Marina yapımı için bir özelleştirme antlaşması yapıldı. Bilindiği gibi Larnaka Belediyesi AKEL tarafından yönetiliyor. Ancak Anastasiadis Hükümeti bu antlaşma sürecinde onu devre dışı bırakmadı. Toplumlarının, Larnaka’nın ve insanlarının ihtiyaçları için ortak payda buldular. Böylesi ciddi bir yatırım için patırtı gürültü çıkmadı. Çünkü ortak zemini hukuk ve açıklık temelinde buldular. Bunun sırrı Pandemi nedeni ile açıkladıkları pakette var.
Güneyde Hükümet özel sektör ve çalışanlar için 450 milyon Euro’luk bir destek paketi açıkladı. Buna göre 1000 Euro’dan 30 bin Euro’ya kadar işletmeler için destek var. İşletmeler için cirolarına göre destek var. Üstelik kiracılar için destek ve mal sahipleri içinde vergi desteği öngörüyor.
Peki bunu nereye güvenerek yaptılar? Kendi kaynaklarına dayandılar. AB’den alacakları destek buna ilave edilecek. Yani onlar siyaseti, “AB’den en iyi parayı ben alırım” üzerine kurmuyorlar. Sağ veya sol bakış açısı ile kendi kaynaklarını nasıl büyüteceklerinin arayışını yapıyorlar. Bu nedenle iş ve emek dünyaları, sağ ile sol birbirinden kopuk Galasikler gibi değildirler.
Bu yapı onlara Kıbrıs sorununda da güç veriyor. Bizde ise kendi imkanlarımızı öncelemediğimiz ve “Türkiye’den parayı en iyi ben alırım” ucuzluğunu siyasetin odağına koyduğumuz için, toplumsal sorunlara dönük uyku haline giriyoruz. Çünkü ufkumuz verilen kadar oluyor. Kendi ufkumuzu açamıyoruz. Bu yüzden aynı zamanda bir birimize dönükte yabancılaşıyor ve toplumsal kesimler ve siyasi güçler, sanki bu küçük adada yan yana değilmişiz gibi oluyoruz.
Bu nedenle artık turizm ve üniversite sektörlerine bakışı sorgulamamız gerekiyor. Kuşkusuz bu sektörlerin aktörleri de bu toplumun diğer kesimleri ile diyalog kanallarını açmalıdır. Artık siyaset alanında da kendi kaynaklarımıza dönük arayışın devinimini esas kılmalıyız.
Güneyin kaynağı çenemi yordu!
- 11 Ocak 2021, 09:11
- 265
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi