Güney Kıbrıs’ta yayımlanan Haftalık Kathimerini gazetesi Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Asım Akansoy’un Kıbrıs sorunundaki son gelişmelerle ilgili değerlendirmesine yer verdi.
Haberini “Çözüme Kadar Çalışmaların Kesilmesinde Israr Ediyorlar… Kıbrıslı Türkler Açısından Müzakerelerin Yeniden Başlaması MEB’deki Gelişmelerden Geçiyor” başlığıyla aktaran gazete, Akansoy’un Kıbrıs Türk tarafının müzakerelerin yeniden başlaması için öne sürdüğü şartlarda ısrar ettiğini ve Anastasiadis liderliğinin icraatlarından yoğun kaygı belirttiğini yazdı.
Gazeteye göre, her iki tarafın da çözüm iradesi göstermesi durumunda perspektifin perde önüne gelmesi için gerekli bütün ön şartların halen var olduğuna işaret eden Akansoy, Rum siyaset sahnesini, fantezi ve senaryolar yaratan korku ve kaygılar sardığına inandığını belirtti.
Akansoy, Rum tarafının “biz doğal gaz arayalım, çözüm olursa size payınızı vereceğiz” tezinin Türk tarafınca kabul edilemez olduğunu belirtti. Adanın kuzeyinde tatminkar miktarda rezerv keşfedilirse ne olacağı sorusunu soran Akansoy, müzakereler perde önünde olduğu sürece bu tür inisiyatiflerin, kapsamlı çözüme kadar kesilmesi (dondurulması) gerektiğini vurguladı.
Akansoy’a yöneltilen sorulardan bazıları şu şekilde:
Soru: İki liderin olası görüşmesi ile ilgili olumlu bir sonuç bekliyor musunuz? Kısa zamanda çözüm perspektifi tekrardan gündeme gelebilecek mi?
Cevap: 15 Mayıs 2015’te başlayan görüşme süreci, Crans Montana’da beklenen sonucu üretemedi. Kıbrıslı Türk çözüm iradesi olarak, bahse konu dönemi oldukça yapıcı ve sonuç odaklı olarak değerlendirerek, 2017 yılı içerisinde bir çözüme ulaşmayı hedeflemiştik.. Bu kararlılık ve yapıcı iradenin, gerekçesi her ne olursa olsun, Sn.Anastasiades tarafından iyi değerlendirilmediği açıktır. Bunu not etmekte yarar var. İyi değerlendirememe çerçevesini, değişken uluslararası konjonktür bağlamında da ifade edebilirim. Çünkü son bir yıl içerisinde uluslararası ilişkilerde değişen dengeleri düşünürsek ne demek istediğim daha iyi anlaşılabilir.
Crans Montana’da varılan son üzerinden değerlendirecek olursak, elbette siyasi irade geliştirilirse, kesin sonuç odaklı bir çözüm perspektifinin kısa süre zarfında oluşma olasılığı vardır ! Potansiyel canlıdır mevcuttur. Ancak bunun çerçevesi çok önemlidir. Sonuç odaklı olmayan, zamana yayılan, iki yıllık süreçte ortaya konan tezleri, değerlendirmeleri, hassasiyet ve önerileri yok sayan bir yaklaşımla yeni bir müzakere dinamiği yaratmak mümkün olmayacaktır. Bu noktada BM Genel Sekreteri Gueterres’in de etkisinin yüksek olacağını düşünüyorum.
Soru: Kıbrıs Türk tarafı müzakere masasının tekrardan kurulması için bazı ön şartlar koşuyor (takvim, dış aktörlerin daha etkin müdahalesi, çözüm planı v.s.) Kıbrıs Rum tarafı da bu ön koşullara "KKTC'nin tanınmasının yolunu açabilir” çekincesi ile yaklaşıyor. Bu çıkmazdan nasıl çıkılabilir?
Cevap: Şunun çok iyi bilinmesi gerekiyor. Kıbrıslı Rum siyasi aktörler, Kıbrıslı Türk toplumunu dikkate almadığı, söyledikleri, anlattıkları üzerinden siyaset üretmediği sürece sonuca ulaşamayacağız. Bu tarihsel tavırlarını değiştirmeli ve yüzlerini hemen Kıbrıslı Türklere dönmeleri gerekiyor. Hayali senaryolar üzerinden doğan korku ve kaygıların yarattığı önyargıların bunca zaman Kıbrıs Rum siyasetini kuşattığını düşünüyorum. -Elbette burada AKEL’in özellikle son dönem çıkışlarının yapıcılığının farkını teslim etmek isterim.-
Bundan hareketle de Kıbrıslı Rum siyasi elitlerinin söylemlerinde, siyasi eşitlik gibi Federasyonun evrensel parametrelerinden uzaklaşıldığını görüyorum. Bu yaklaşımdan dolayı, müzakere süreci boyunca güven artırıcı önlemler bağlamında önerilen pek çok konu hayat bulmadı. İş adamlarının ortak çalışma yapması konusundaki ortak kara,r yaklaşım reddedildi, ortak telefon sistemi yani mobil entegrasyon süreci kabul edilmedi, Aplıç kapısı konusunda hala daha uzatmalar oynanıyor, ki bu yönde daha çok şey söylenebilir. Örneğin toplum olarak çok önem verdiğimiz Avrupa Birliği ile kendileri ile birlikte veya doğrudan ve daha yoğun ilişki kurmamız, neden engelleniyor? Bunları yapmak çözüme engel mi? Olacak gibi değil. Bu yöndeki geri çekilmelerin, statüko hastalığının, Kıbrıslı Türk toplumu üzerinde yarattığı haklı olumsuz etki neden görülmüyor? Bu konuda bir özeleştiri yapma düşüncesi var mı Kıbrıslı Rum siyaset yapıcılarının, merak ediyorum. Eğer yoksa sorun var demektir.
Ve sorun şudur: komplo teorileri üzerinden siyaset üretme ve Kıbrıslı Türk toplumuna ötekileştirici şekilde yaklaşma tavırlarını sürdürürlerse, bizzat kendileri KKTC’nin ayrı bir yapıya dönüşmesini sağlamayı başaracaklardır. Sn.Anastadiades ve ekibinin bundan hiç kuşkusu olmasın.