Kıbrıs Rum tarafının müzakerecisi Andreas Mavroyannis, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in adıyla anılan Guterres çerçevesinin “belge olmadığını ve BM’nin resmi bir önerisi dahi olmadığını” iddia etti.
Haravgi gazetesi, Kıbrıs Rum tarafının müzakerecisi Andreas Mavroyannis’le Kıbrıs sorununa ilişkin gerçekleştirilmiş bir söyleşiye yer verdi.
Mavroyannis söyleşisinde, Crans-Montana zirvesinde yaşananlara ilişkin iddialarda bulundu ve Guterres çerçevesinin “belge olmadığını, BM’nin resmi önerisi dahi olmadığını” öne sürdü.
BM Genel Sekreteri’nin 30 Haziran’da Crans-Montana’ya giderek herkesle temaslarda bulunduğunu ve müzakere edilerek paket olarak üzerinde uzlaşıya varılmaları halinde sürece kararlı bir ivme kazandıracağına inandığı altı nokta bulunduğu fikrini ortaya koyduğunu savunan Mavroyannis, Guterres’in “bunların düşünce ve fikirler olduklarını, resmi öneriler olmadıklarını özellikle vurguladığını” iddia etti.
Guterres’in çerçevesinde yer alan altı maddeye ilişkin çeşitli iddialarda da bulunan Mavroyannis, Guterres’in bu önerilerine ilk başta hiçbir tarafın itiraz etmediğini ve yemek gecesi Guterres’in hemen hemen aynı şeyleri tekrar ettiğini savundu.
Herkesin çerçeve temelinde çalışma ve niyet ortaya koyduğunu öne süren Mavroyannis, çerçevenin stratejik anlaşma değil müzakere çerçevesi olduğunu belirtti.
BM Genel Sekreteri’nin o dönemki Kıbrıs Özel Temsilcisi Espen Barth Eide’nin cumartesi sabahı Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk taraflarla görüşme gerçekleştirdiğini ve görüşme sonrasında, tarafların Guterres Çerçevesi’ni yorumlamalarında farklılık olduğunu tespit ettiklerini belirten Mavroyannis, daha sonrasında Eide’nin kendilerine gönderdiği “non paper’ın” Genel Sekreteri’nin düşüncelerini tam olarak yansıtmadığını ve ciddi zayıflıkları olduğunu tespit ettiklerini savundu.
Mavroyannis, Eide’nin, Kıbrıs Türk tarafının da itirazları olduğunun söylediğini ve Genel Sekreter’le istişare etmeyi üstlendiğini iddia ederek Eide’nin, 4 Temmuz Salı günü Genel Sekreter’in kendisine söylediklerini dile getirdiğini ve 4 Temmuz’un kayda geçirilmesine böyle varıldığını öne sürdü.
Mavroyannis, Crans-Montana zirvesinin devamında yaşandığını iddia ettiği olaylara değindiği röportajında, stratejik bir anlaşmanın ilk gerekliliğinin, “kendilerinin toprak bütünlüğü ve egemenliğine saygı duyulması olduğunu” da sözlerine ekledi.