1571’de Kıbrıs’ı on binlerce şehit vererek ve büyük maddi harcamalar yaparak vatan parçası yaptık;
Kıbrıs adası tarih boyunca hiç Yunanistan’ın olmadı ve Osmanlı Türkleri adayı Venediklerden aldı;
Venediklilerin adadan ayrılması ile ortaya çıkan nüfus boşluğu Anadolu’dan getirilen atalarımız tarafından dolduruldu ve böylece buradaki yaşam tekrar normale döndürüldü;
Venedik döneminde Kıbrıs’ta yaşayan Ortodoks Rumlara, mülk edinme hakkı tanınmazdı. Bu nedenle adanın tüm taşınmaz mallarının mülkiyeti Türklere ait oldu;
1571’de Türk yönetimi Ortodoks kilisesine özgürlük tanıdı, maddi yardımda bulundu, bir çok ayrıcalıklar tanıdı;
1878’de Türklerin zor durumundan yararlanan İngiltere, Kıbrıs adasının kendisine kiralanmasını sağladı;
Birinci Dünya savaşında da Türkiye’nin karşı tarafta yer alması ve mağlup olması gerekçesi ile hiç savaşmadan ve bedel ödemeden adayı ilhak etti.
İngiltere adayı ilhak ettikten sonra, Türklere ait taşınmaz malları, yasalara aykırı olarak Rumlara dağıttı ve baskılarla Türklerin göçünü sağladı;
Türkiye 1974’de tekrar şehit vererek ve ağır bedel ödeyerek, Kıbrıs’ın yaklaşık % 36’lık bölümünü özgürleştirdi;
Anavatanımız 1974’den sonra Kıbrıs Türklerinin korunması ve ekonomik kalkınması amacı ile çok büyük harcamalar yaptı.
Halen de KKTC’nin güvenliğinin sağlanması ve ekonomik kalkınması için, büyük fedakârlıklar yapmaktadır.
Yunanistan ise 2004’te güney Kıbrıs Rum yönetiminin Avrupa Üyesi olmasını sağlayarak, adanın % 66’sını hiçbir bedel ödemeden ve savaşmadan bedavadan örtülü olarak ilhak etti;
Rum-Yunan ikilisi ve arkasındaki emperyalist ülkelerin, aynen Girit ve Makedonya senaryosu ile Türk ordusunun ayrılmasını sağlayarak, Türkiye’yi adadan uzaklaştırmak ve burada yaşayan Türk halkını da azınlık durumuna düşürerek göç ettirmek amacında olduğu inkar edilemeyen açık bir gerçektir;
Yaşanan dönemde Türkiye’nin adadan silah gücü ile uzaklaştırılmasının güç olması nedeniyle, Türk halkının anavatandan koparılması ve korumasız bırakılarak yok edilmesine çalışılmaktadır;
Kıbrıs Türk halkının içerden çökertilmesi faaliyetlerini, maalesef çeşitli nedenlerden dolayı içimizdeki bazı gaflet delalet hatta ihanet içinde olanlar da pervasızca desteklemektedir;
Rum ulusal davasına hizmet edilmesini önlemekle yükümlü olan bazı siyasi yetkililer de, maalesef devletimizin yıkılması ve halkımızın Rum boyunduruğu altına sokulması yönünde sürdürülen faaliyetleri demokratik hak olarak kabul ederek engellemek yerine, yüreklendirmektedir;
Maalesef sapık ideolojik saplantıları nedeniyle KKTC’de kilit yerleri işgal eden bazı kişiler de Rum ulusal tez ve davasına hizmet edenlere arka çıkmaktadır;
Bu durumda Türkiye’nin KKTC’nin yıkılması ve Türk halkının içerden çökertilmesi faaliyetleri karşısında daha fazla sessiz kalmaması kaçınılmazdır.
Aksi halde Kıbrıs Türk halkı içerden çökertilecek ve adadaki Türk varlığı aynen Girit’te olduğu gibi yok edilecektir.
Gerçekler unutturulmamalı
- 07 Ekim 2018, 10:47
- 41
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi