Haziran ayı sonunda Japonya’nın Osaka şehrinde düzenlenen G-20 Zirvesine dünyanın en büyük 20 ekonomisinin en üst düzey yöneticileri katılarak bir takım temaslar ve diplomatik görüşmeler gerçekleştirdi. Türkiye Cumhurbaşkanı Sn. Recep T. Erdoğan’ın yapmış olduğu ikili görüşmelerde en fazla dikkati ABD Başkanı Donald Trump ile olan görüşmesi çekti. Zira, S-400 füze savunma sistemlerinin alımı konusunda ABD’den yaptırım sesleri yükselmişti. Sn. Trump’ın Türkiye lehine yansıttığı olumlu görüşler finansal piyasalarda olumlu bir hava estirdi. Keza, Trump Sn. Cumhurbaşkanını S-400 alımı konusunda haklı bularak ABD’deki eski başkan Obama yönetimini suçladı ve Ankara’nın teklif etmesine rağmen ABD’nin S-400 sistemine muadil Patriot Savunma Sistemini Türkiye’ye vermemesini adil bir yaklaşım görmeyerek bu şekilde ülkeler arası iş yapılamayacağını beyan etti. Ancak, ABD’nin en üst yetkili makamının bu denli olumlu açıklamalarının yanı sıra ABD’nin yasa yapıcı kongresinin “Amerikan Düşmanlarına Yaptırım Yasasına” göre S-400’lerin alınmasıyla birlikte yaptırım uygulaması açıklamalarından sonra tam olarak bu konuda ABD’nin tutumu 10 gün içerisinde S-400’lerin Türkiye’ye gelmesini müteakip olarak netleşecektir.
Enflasyonun düşmesi, kurlarda nispeten durağanlaşma sağlanması, İstanbul seçimlerinin sorunsuz şekilde tamamlanması ve ABD ile S-400 konusunda Başkan Trump’ın yaptırım uygulama söylemini kullanmaması açıklamları sonrasında ülke risk primi sert şekilde 500 paun bandından azalma yaşayarak 365,20 puan bandına geriledi. Böylelikle, TL devlet tahvillerinin faizi de % 22’lerden % 19’lara kadar gerilemiş oldu. Enflasyondaki düşüş kalıcı olursa bunun politika fazilerini de düşürmesi söz konusu olacaktır. Temmuz 2019 başı itibari ile toplam yabancı portföyü 40,88 milyar USD’den 43,42 milyar USD’ye yükseldiği gözlemlenmiştir. Böylelikle, döviz likiditesi artış kaydederken, borsada da tekrardan değer kazanımları meydana gelmiş ve borsa değeri 6,5 aylık ayda kayıplarını geri alarak yıl başına kıyasla % 9.82 oranında artarak 100.000 bandına tırmanmıştır.
Zirvede global ekonomik büyüme endişelerini tetikleyen ticaret savaşı görüşmelerinde Çin ve ABD arasında ekstra bir gümrük vergisi uygulanmayacağı söylemleri yer aldı. Ticaret savaşlarındaki en büyük etkenlerden birinin Çin’in ABD’den hızlı büyüyerek 2024 yılından sonra dünyanın en büyük ekonomisi tahtına oturması olarak gözlemleniyor. Keza, Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) ekonomi projeksiyonlarını incelendiğinde ilerleyen yıllarda ekonomik büyüme hızı dikkate alındığı zaman Çin’in hızlı bir şekilde büyüyerek ABD’nin ekonomik büyüklük seviyesine yetişeceği irdeleniyor. Hal böyleyken ekonomik büyümeyi teşvik etme adına Amerikan Merkez Bankası (FED) para politikasını değiştirerek parasal genişleme yönüne gitmeye hazırlanıyor. Dolayısı ile faiz oranı artırımlarını bir kenara bırakarak tekrardan faiz indirimine gideceği sinyalleri her toplantısında daha güçlü şekilde vurgulanıyor. Beklentilere göre temmuz ayındaki toplantıda faiz indirimi kararı gelebilir. Buna ek olarak yıl sonuna kadar iki kez faiz indiriminin mümkün olduğu anlaşılıyor. Zira, faiz indirimleri ile ülke içi yatırımların artması hedeflenmektedir. Hal böyle olunca dolar arzının artması gelişmekte olan ülkelere olumlu olarak yansıması açısından iyi bir fırsat olabilir. Özellikle, yüksek getirisi olan Türk varlıklarına yeniden yabancı yatırımı artırsa Türk lirası bundan destek görecektir.
Yapılan Uluslararası Zirvede gerçekleşen temaslar yukarıda görüleceği üzere finansal piyasalarda olumlu bir atmosfer yarattı. Ancak, Türkiye ve KKTC olarak içinde bulunduğumuz bölgemizde hızla artan Jeopolitik riskler için herhangi bir somut fikir vermedi. Keza, Suriye’de devam eden savaş ortamı, orta doğudaki gerginlik, enerji yollarının güvenliği ve Kıbrıs etrafında bulunan doğal gaz paylaşımı konusunda doğu akdenizde başlayan gerginlikle ilgili bir uzlaşı söz konusu olmadı. Kıbrıs halkı olarak bu açıdan artan riski 2 Temmuz 2019 tarihinde Taşkent taraflarına Suriye’den gelerek düşen S-200 füzesi ile somut şekilde anladık. KKTC olarak bu oyunda bir aktör olmadığımızdan ve tedbir almakta zorlandığımızdan dolayı Türkiye’nin bu konudaki stratejilerini ve diğer uluslararası oyuncularla yapacağı anlaşmalarla bu riskin azaltılması hem siyasi açıdan hem de ekonomik açıdan son derece önem arz etmektedir. Keza, Kıbrıs adasının ekonomisinde son derece önemli rol oynayan turizm ve eğitim sektörü yüksek gerilimli jeopolitik olayların artmasıyla birlikte gerileceyek ve yurt dışından ithal ettiği gelirlerde azalma riski yaşayacaktır. Bu senaryoda tabii ki konut, kira, inşaat ve benzeri diğer sektörleride direkt ve dolaylı yoldan negatif etkileyecektir. Finansal krizin üzerine jeopolitik bir kriz yaşamamamızı temenni eder bu konuda sağlıklı ve yapıcı politikalarla güven ortamının tesis edilmesini ümit ederim.
G – 20 Zirvesi piyasaları rahatlattı ancak jeopolitik riskleri çözmedi
- 08 Temmuz 2019, 09:34
- 73
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi