banner564

Federasyon: Hilkat garibesi

  Bugünkü özgürlüğün önemini kavramak ve daha çok çalışarak, daha çok üreterek, birbirimize daha çok kenetlenerek, herkesin ibretle izleyeceği bir noktaya gelmeliydik...
  Önümüze müthiş fırsatlar çıktı...
  Bunları yeterince değerlendiremedik...
  Başarısız olduğumuz noktalarda suçu başkalarına yükledik...
  Şimdi öyle bir noktaya geldik ki; Kıbrıs’ın tamamını ele geçirmek isteyenlere karşı tek kelime söyleyemiyoruz...
  Gündemimizde ne ‘toprak paylaşımı’ var ne de garantiler...
  Gündemimizde mesai saatleri var...
  Sabah 08.00 mi olsun, 08.30 mu?..
  Elimizde başka oyuncak kalmayınca doğal olarak saatle oynamaya başladık...
  İşe veya okula kaçta gitmeliyiz?..
  Çıkış saati ne olmalı?..
  Şu saatte olursa çocukları okuldan kim alacak?..
  Başka saatte olursa, özelde çalışanlar ne yapacak?..
  Alın size kocaman bir oyun...
  Saati ister 08.00’e kurun, isterseniz 08.30’a...
  Beğenenler de olacak, beğenmeyenler de...
  Beğenmeyenler sokaklara dökülüp protesto edecek...
  Beğenenler, protestocuları eleştirecek...
  Daha ne istersiniz?..
  Önünüzde kocaman bir oyuncak var...
  Yapacak başka iş olmayınca saatle oynayın yeter...

Rumların derdi başka
 
  Karşı tarafta, yani Rumlarda bu tür oyunlarla ilgilenen yok...
  Orada bir devlet ciddiyeti vardır...
  Kurallar belirlenir ve uygulanır...
  Devlet yönetiminde, muhalefet saflarında, okullarda, sivil toplum örgütlerinde ciddiyet vardır...
  Örgütlerin eylemleri sadece ‘kendi faaliyet alanlarıyla’ sınırlıdır...
  Bizde herkes, her konunun uzmanıdır ve içindedir...
  Herkes konuşuyor...
  Devletten iki maaş çekenler de “konuşacağız” diyor...
  Devletin yönetim kadrolarında yer alanlar da onları konuşturuyor!...
  Her kafadan bir ses çıkınca memleket ‘Humus çorbasına’ benzer bir hal alıyor...
  Nohut, sarmısak, tahin, maydanoz...
  Blender’e koydun mu oluyor Humus...
  Rumlar; Müslüman arapların imaları olduğu için Humus’u sevmezler...
  Onlar daha çok ‘tarama’ yerler...
  Sonra da taramaya başlarlar...
  
Gündemler çok farklı
 
  Onların gündeminde 9 Ocak’ta gerçekleşecek üçüncü Cenevre zirvesi vardır...
  Avrupa Birliği’nin 4 temel özgrlüğünü bizlere kabul ettirdiklerine göre, önlerinde sadece 2 kritik konu vardır...
  Birisi toprak, diğeri garantiler...
  Toprak konusunda Maraş’ın iadesi garanti altına alınmış durumdadır...
  Bunun dışında 65 bin kişinin dönmesine olanak sağlayacak kadar taviz de...
  Ama bu yeterli değildir...
  Güzelyurt’un da verilmesini, Karpaz’ın ise ‘federal kanton’ olması isteniyor...
  Netice itibarıyla her 4 Yunan’a bir Türk formülü de kabul edildiğine göre, toprak konusunda uzlaşı an meselesidir...
  Olası bir çözüm sonrasında memnun olmayan varsa, istikamet Mülkiyet Komisyonu’dur...
  Yine memnun olmuyorsa ver elini Avrupa Mahkemesi...
  Yüzme havuzlu villalarda oturan ve “bu düzen böyle gitmez” diyenlerin, Mülkiyet Komisyonu karşısındaki savunmalarını şimdiden hazırlamaya başlamaları iyi olacak...
  Bu düzen elbette bir şekilde değişmeli...
  Ama eldeki toprakları ve güvenlik avatntajını terk ederek mi değişmeli, yoksa güvenlik altında, avantajlı bir şekilde kendi kendimizi toparlayarak mı değişmeli?..
  Neyse geçelim garantilere...
  Türk askerinin kısa sürede adayı terk etmesi ve garantilerin sonlandırılması Rumların önceliğidir...
  Bu konuda Yunanistan’dan müthiş destek görüyorlar...
  Hatta bu konuyu başından beri götüren Atina’dır...
  Yunanistan Dışişleri Bakanı, aylardan beri geceli, gündüzlü Türkiye’yi adadan çıkaracak formüller üzerinde çalışıyor...
  Bizimkiler de yeni saati, keşfetmek için müthiş bir mücadele veriyor...
  İşe başlama 08.00 mi olmalı, 08.30’mu?..

Federasyon kalacak mı?
 
  Rum-Yunan tarafının derdi ne saatlerdir, ne de traşlanan banka mevduatları...
  Onların derdi, bu güzel adayı tek başlarına yönetmek ve sahibi olmaktır...
  Ezeli hedefleri budur...
  Adamlar, hiç şaşmadan bu hedefe varmak için mücadelelerini sürdürüyorlar...
  İcabında, bizlerden de birilerini aralarına alıp, uluslararası alanda Türkiye’nin üzerine saldırarak başarıya ulaşmayı hedefliyorlar...
  Liderleri müzakere masasında ‘İki bölgeli, iki toplumlu federasyonu’ konuşurken, liderliğin bilgisi dahilinde rol alan bazı siyasi partiler ve kilise de federasyon aleyhtarı girişimlerde bulunuyor...
  Hiç kimse boş durmuyor...
  Aralarında görev bölümü yaparak ilerlemeye devam ediyorlar...
  Federasyonu ‘Hilkat garibesine’ benzeten kilise, halkı sokağa dökmek için eylem planları hazırlıyor...
  Çözüm olması halinde, bu tür filmleri göreceğiz...
  Kominist AKEL’in bile “en acı çözüm” olarak nitelediği federasyonu içlerine sindireceklerini ve 5 yılda bir kez de olsa bizlere ‘Başkanlık’ görevi vereceklerini düşünüyorsak, aldanıyoruz demektir...
  Kilise; daha şimdiden federasyonu ‘Hilkat garibesine’ benzettiğine göre zor ve çetin günler kapının ardındadır...
  
YORUM EKLE
YORUMLAR
Hüseyin Bilgekul
Hüseyin Bilgekul - 8 yıl Önce

Tespitlerinize tamamen katılıyorum.
Yine komşunun maksimalist (Herşeyi ister) yaklaşımları sayesinde direkden dönen top misaline kaldı ümidlerimiz.

banner608

banner474