Bir yandan ekonomik kriz, öte yandan Kıbrıs ve Bölgenin yaşadığı sorunlar. Ancak bizi doğrudan ilgilendiren Kıbrıs sorununa dönük olarak, ringte, yumruk yiyen boksör gibi kroke halindeyiz.
Çünkü ekonomik kriz, bizi bu hale soktu. Ancak buna karşın yine de raund arasında, yüzümüze sulu sünger sıkıp, toparlanmamız gerekiyor.
Eylül'ün son haftasında New York’ta; BM Genel Kurulunda, Suriye ve Doğu Akdeniz’in karmaşık konjuktüründe, Kıbrıs sorunun da ciddi olarak içinde yer alacağı pek çok sorun, ilgili ve etkili devletlerin Başkanları ve Dışişleri Bakanlarının ikili ve BM GS ile görüşmelerinde ele alınacak.
Bu arada Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın Almanya ziyareti de olacak.
İşte böyle bir ortama, Kıbrıs ve Mısır'ın doğal gaz konusunda yaptıkları bir antlaşma ile giriliyor.
Ayni zamanda EXXON Mobil'in, Ekim sonu başlayacağı doğal gaz sondaj çalışması kapının eşiğindedir.
Hiç değinilmiyor. Ama EXXON Mobil'in bu sondaj işinde ortağı Katar Petroldur. “ Kıbrıs Cumhuriyeti” Dışişleri Bakanı Sayın Hristodulidis, Katar Dışişleri Bakanı ile de New York ‘ta görüşecek.
Bu arada Kıbrıs’ın etrafında geçtiğimiz günlerde tatbikat icra eden Rus donanması, buna kontra yapan ABD Donanması ve Fransız, İngiliz donanmaları var. Ayrıca bölgede ayrı ayrı ortak tatbikat yapan Mısır- Yunanistan ve İsrail – Yunanistan donanmaları da aktiftir.
Askeri Güç mü? Diplomasi mi?
Bu ortamda, doğal gaz meselesi ve Kıbrıs sorununu askeri tedbirlerle ele almak sonuç vermez.
Bakın, Güney; Mısır ile doğal gaz antlaşmasını yaptı. Buna hem KKTC, hem de Türkiye sert açıklamalar yaptı. Bu açıklamalar bir şeyi durdurmadı. Çünkü bu adımı atmaya karar vermeden önce bu devletler, kendilerine göre ciddi bağlaşıklıklar ve politik ittifaklar yaptılar.
Geçtiğimiz aylarda Güney Lefkoşa’da düzenlenen toplantıda Mısır ve İsrail Büyükelçilerinin Türkiye'yi hedef alan sert açıklamaları da, bugün yaşanana dönük ön hazırlıktı.
Güney ve Yunanistan KKTC'den ve Türkiye'den gelen sert ve askeri açıdan dayatmacı girişimlere, örneğin ENİ'nin sondajının engellenmesine dönük sert askeri adımlara karşı, diplomatik ve siyasi olarak Türkiye ile sorunu olan İsrail ve Mısır’la bağlaşıklıklar kurdu.
Bu bağlaşıklıklarla, ortak ekonomik ve siyasi çıkarlarını ve Türkiye ile çelişkilerini buluşturdu.
Ama biz atılan bu adımları; iç siyasetin mezesi de yapılan, milliyetçi reflekslerle, yok ENİ sondajında ilgili gemilere yayınla” Mehter Marşı çaldık” sözleri ile hamasetle karşıladık.
Bugün bölgede ve dünyada değişen konjuktür nedeni ile olanı biteni uzaktan, hayıflanarak izliyoruz.
Siyasi ve Diplomatik Alana Girmek...
Şimdi bunlardan dersler çıkartmak gerekiyor. Çünkü Güneyin bu tek taraflı adımları ilerletmesinin bir nedeni de AB üyesi olmasıdır. Bu yüzden süratle siyasi ve diplomatik alana yaratıcılıkla girmek gerekir.
Bağlaşıklıkları artırmak şarttır. Evet, Rusya ve İran ile önemli gelişmeler sağlandı. Ancak AB ile ilişkiler bozuldu. Suriye ile karşıtlık var. Bu nedenle Sayın Erdoğan’ın Almanya ziyareti çok önemlidir. Almanya ve AB ile ilişkileri geliştirecek yeni köprübaşları oluşturmak şarttır.
Suriye ile ilişkileri yumuşatacak adımlara ihtiyaç var. Mısır ve İsrail ile de ilişki geliştirmek gerekir.
Bu nedenle, Kıbrıs sorununa bir an evvel Federal Temelde bir çözüm gelmesi önemlidir. Bu yalnız Kıbrıs’ın iki toplumu için değil. Bu, başta Türkiye ve Yunanistan ile tüm Doğu Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler için gereklidir. Böyle bir adım, dünyanın tüm büyük devletlerinin donanmaları için “ garaj” haline gelen Doğu Akdeniz’in hali nedeni ile dünya barışına da katkı demektir.
Bu nedenle, New York ‘ta bulunacak olan Türkiye Cumhurbaşkanı ile Dışişleri Bakanı ve Yunanistan Başbakanı ile Dışişleri Bakanı ve Kıbrıs’ın iki liderine önemli görevler düşer.
Unutmayın ki geçtiğimiz günlerde idam yıldönümünü andığımız Sayın Fatin Rüştü Zorlu ve Yunanistan Dışişleri Bakanı Sayın Averof; 1958 yılının sonunda, New York ‘ta BM Genel Kurulunda, ENOSİS VE TAKSİM çatışmalarının içinde, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmasını doğuracak ilk adımı atmışlardı.
Bu nedenle; Sayın Erdoğan’a, Sayın Jipras'a, Sayın Akıncı ile Sayın Anastasiadis'e 21. yy ilk çeyreğinin sonuna doğru, New York ‘ta, uluslarını, halklarını yeni ortama taşıma fırsatı düşüyor.
Yoksa Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs Türk ve Rum Toplumları hala, 21. yüzyıla değil, ama ısrarla zamanı durdurarak; 19. yy sonu ile 20. yüzyılın çatışmacı tarihinde mi kalmak isterler? Yeniyi, dünden örnek alarak, Fatin Rüştü Zorlu'yu, Averof’u hatırlayarak geliştirelim.
Erdoğan, Çipras, Zorlu, Averof, Akıncı, Anastasiadis
- 24 Eylül 2018, 10:08
- 206
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi