Bu haftaki konumuz; 2016-2018 TC-KKTC Ekonomik İşbirliği Protokolü ve CTP-UBP hükümetinin bitiş sebepleri irdelenecektir. Bildiğiniz üzere söz konusu protokolün imzalanması gecikmiş ve gecikmesi sonucunda ise Kamuda görev yapan kamu görevlilerinin maaşları eksik ödenmiştir. Bu sürecin sonucunda ise, UBP hükümetten çekilme kararı almış ve CTP-UBP hükümeti yaklaşık 8 ay sonra bozulmuştur. Hükümetin bozulma nedenlerini ve gerekçelerini geçmiş yazılarımda da ele almıştım. Fakat özetleyecek olursak, CTP’nin kendi içerisindeki iç dinamikleri ile çelişmesi ve çatışması en büyük gerekçe olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca hem CTP hem de UBP siyasi, ekonomik ve kültürel anlamda ayni ideolojilere ve görüşlere sahip olmamalarıdır.
CTP-UBP hükümeti, 2016-2018 TC-KKTC Ekonomik İşbirliği protokolü’nün hazırlık aşamasında veya TC ile müzakere aşamasında farklı veya zıt görüşler içine girmiş ve özellikle hükümetin CTP kanadı protokole inanmamış ve negatif görüşeler içine girmişlerdir. Bu negatif görüşler yada muhalif görüşler aslında CTP’nin hem Bakanlarını, Başbakanını hem de partinin yetkili kurumlarını karşı karşıya getirmiş, bu da protokolün gecikmesini doğurmuştur. Protokolün gecikmesi sonucunda ise ülkenin tüm kesimleri ekonomik sıkıntı içine düşmüşlerdir. Ekonomik sıkıntı içine düşen kesimleri ifade edecek olursak;
• Bazı Kamu çalışanlarının mart maaşlarını eksik alması,
• Müteahhitler ödeme sıkıntısı ve iş sıkıntısı çeker duruma gelmiş,
• Narenciyeci, hayvancı, çiftçi kısacası tüm emekçiler emeklerinin karşılığını ve teşviklerini alamamış,
• Turizm teşvikleri zamanında ödenememiş, Turizm yatırımları durmuş,
• Gerek Yerel Yönetimler gerekse Devletin yapacağı tüm alt yapı işleri durmuş…
Yukarıdaki örnekler fazlası ile çoğaltabiliriz. Kısaca imzalanmayan veya geciktirilen “2016-2018 TC-KKTC Ekonomik İşbirliği protokolü” ülkenin tüm çarklarının nerde ise durmasına ve de ülkenin ekonomik aktivitesini derinden etkilemiştir. Bu bağlamda imzalanmayan söz konusu protokol CTP-UBP hükümetini bitirme noktasına getirmiş ve CTP kendi içinde çelişir noktaya gelmiştir. CTP’nin kendi içinde çelişir duruma gelmesinin en önemli unsurları üç başlıkta toplayabiliriz. Bunlar;
1. KIB-TEK üretim, iletim ve dağıtım fonksiyonlarına göre ayrıştırılarak üç ayrı şirket haline getirilecek yasal düzenlemeler yapılacak olması,
2. 2016-2018 TC-KKTC Ekonomik İşbirliği Protokolü’nün müsteşarlar düzeyine görüşülmesi ve protokole gerekli önemin atfedilmemesi,
3. Su konusunda izlenen politika ve TC-KKTC ilişkilerinin zedelenmesidir.
Birinci konuyu ele alırsak; KIB-TEK üretim, iletim ve dağıtım fonksiyonlarına göre ayrıştırılarak üç ayrı şirket haline getirilecek yasal düzenlemeler yapılacak olmasına ilişkin “2016-2018 TC-KKTC Ekonomik İşbirliği Protokolünde” yer alması düşünülmüştür. Bu eylem planı aslında “2013-2015 TC-KKTC Ekonomik İşbirliği Protokolünde” CTP-DP hükümetinin Başbakanı olan Sn. Özkan Yorgancıoğlu tarafından 24 Aralık 2013 tarihinde mutabakat zaptı olarak imzalanmıştır. (http://yhb.gov.tr/images/maliyil/MutabakatZaptiveRevizeMatris.pdf). Bu mutabakat zaptına göre; “2013-2015 TC-KKTC Ekonomik İşbirliği Protokolünde” yer alan 8.1 “KIB-TEK üretim, iletim ve dağıtım fonksiyonlarına göre ayrıştırılacaktır.” eylem planı 24 Aralık 2013 yılında CTP Başbakanı tarafından onaylanmıştır. Üzerinden yaklaşık 2,5 (iki buçuk) yıl geçmesine rağmen hala daha KIB-TEK’nu konuşmak tamamen ülkenin zamanından çalmaktan öte hiç bir şey değildir. CTP gerçek anlamda bu konuda kendi içinde çelişir pozisyona düşmüş ve hükümet etmenin devamlılık gerektiğini unutmuştur. Hele de kendi partisinin Başbakanı olan kişinin imzasına sahip çıkmaması görülür şey değildir. Tabii ki KIB-TEK kurumunun tartışılır olmasının yegâne unsurları hem halka vermiş olduğu hizmet kalitesinin tartışılır olması hem de halkın almış olduğu elektrik enerji maliyetlerinin dünya standartlarının üzerinde olmasıdır. Ayrıca KIB-TEK kurumunun işletme maliyetlerinin yüksek olması ve de gerektiği kadar şeffaf ve hesap verebilir bir yapı bulunmaması KIB-TEK kurumunun pozisyonunun tartışılmasının diğer sebepleridir.
İkici konuyu ele alırsak; 2016-2018 TC-KKTC Ekonomik İşbirliği Protokolü’nün müsteşarlar düzeyine görüşülmesi ve gerekli önemin atfedilmemesidir. Ülkerler arası bir antlaşma niteliğinde olan ve KKTC Anayasası’nın 90. Maddesine göre uygulamaya girecek olan bu ekonomik işbirliği protokolü maalesef son hükümet olan CTP-UBP hükümeti döneminde Dönemin Başbakanı tarafından sadece Müsteşarlar düzeyinde görüşülmesine karar verilmesi aslında protokole verilen önemi atfetmektedir. Hâlbuki söz konusu protokol Su konusunda olduğu gibi Bakanlar düzeyinde ele alınması daha hızlı ve sonuç odaklı olacaktı. 2016-2018 TC-KKTC Ekonomik İşbirliği Protokolü’nün Hızlı ve sonuç odaklı olması için Başbakan dışında nerde ise CTP-UBP hükümetinin tüm kabine üyeleri performans göstermiştir. Fakat CTP-UBP hükümetinin Başbakanı “görülmeyen eller” tarafından sınırlandırılmış veya yanlış yönlendirilmiş ve de 2016-2018 TC-KKTC Ekonomik İşbirliği Protokolü’nün gecikmesi kaçınılmaz olmuştur.
Üçüncü konuyu ele alırsak; Su konusunda izlenen politika ve TC-KKTC ilişkilerinin zedelenmesidir. CTP-UBP hükümetinin Başbakanı Sn. Ömer Kalyoncu su konusunda izlemiş olduğu politika ve icraat ile TC-KKTC ilişkilerini zedelemiştir. Şöyle ki, Su konusundaki müzakere edilecek olan konuları kapalı kapılar arkasında değil kamuoyu önünde tartışması iki ülke ve iki halk arasında kim ne derse desin bir çatışma psikolojisi yaratmıştır. Hâlbuki devlet yönetmenin en önemli süreci olan siyasi ve ekonomik müzakereler noktasında Başbakanlık sınıfta kalmış ve yönetememiş yönetilmiştir. Burada TC’ni KKTC halkının gözünde itibarını silmeye çalışılmış ve bunun üzerinden oy avcılığı hedeflenmiştir. Hâlbuki bilinmelidir ki, KKTC ile TC halkları et ve tırnak gibidir. Bu tür ayak oyunlarına ne KKTC halkı ne de TC halkı prim vermez aksine geri teper……