Kıbrıs sorununun çözümü konusunda uyarı yaptığınız zaman bazı kesimler bundan yararlanmak yerine sizi ‘çözüm karşıtı’ olarak suçlamaya başlar...
Olabilir...
Bazıları “Bizim dünya görüşümüz, çözüm karşıtlarıyla uyuşmuyor” diyerek, çok bilgili tavırlar sergiler...
O da olabilir...
Ancak bu noktada; dünya görüşünün ne demek olduğunu, dünyada nelerin olup, bittiğini bilmek gerekiyor...
Kıbrıs’ta olası bir çözüme giderken, kendi halkının hak ve çıkarlarını korumak isteyenlerin ‘dünya görüşleri’, diğerlerinden ‘geride’ mi?..
Yoksa ‘dünya görüşlerimiz uyuşmuyor’ diyenler mi, dünyadan habersiz...
Bize göre, ikincisi daha doğru teşhis olur...
Can ve mal güvenliği, dünyanın en güçlü ordularından biri tarafından garantiye alınan bir toplum, ne getireceği bilinmeyen bir garantinin peşinde koşar mı?..
Bu nasıl bir anlayış?..
Bu nasıl bir dünya görüşü?..
Bir anda savunmasız ve çaresizlik içinde kalınacak çözüm senaryolarına karşı çıkanları ‘barış karşıtı’ olmakla suçlayan, dünyadan habersiz kişiler, hiç olmazsa Orta Doğu’da yaşananlara bakmalıdırlar...
Savunmasız Suriye halkının yıllardır ne büyük acılar çektiğini görebiliyor muyuz?..
Yaklaşık 400 bin kişinin hayatını kaybettiği bir ülkeden 4 milyon kişi göç etmek zorunda kaldı...
Irak’ın durumu yıllardan beri daha kötüye gidiyor...
Bosna hala ağlıyor
Geçtiğimiz günlerde Srebrenitsa Soykırımı'nın 20'nci yıldönümü anıldı...
Orada yaşanan acıları unutmayan insanlar, Avrupa Birliği’nin gözleri önünde yapılanları yeniden canlandırdı...
Şimdi bunlara ‘barış düşmanı’ mı denmeli?..
Yoksa onların yaşadıklarından dersler mi çıkarılmalı?..
Hele Kıbrıslı Türklerin, geçmişte yaşananları unutması demek; ileride yeni soykırım hareketlerine davetiye çıkarmak demektir...
Dünyada hiçbir ülke kendi tarihini inkâr etmiyor...
Tam tersi yeni adımlar atılırken, tarihten dersler çıkarılır...
Böylece, daha sağlam zeminde ilerleyerek, kendi halklarını koruma altına alırlar...
İşte o nedenle; Kıbrıs’ta 52 yıl sonra yeniden ‘birleşme’ olacaksa, her iki toplumun da geleceğini garanti altına alan bir güvenlik sistemini terk edemeyiz...
Türkiye ve Yunanistan’ın garantör ülke olmaları sadece Kıbrıslı Türkler açısından değil, Kıbrıslı Rumlar açısından da önemlidir...
Bizim, ileriki yıllarda Kıbrıslı Rumlara saldırma veya onları yıldırma gibi bir niyetimiz yoktur...
Dolayısıyla Yunanistan’ın garantörlüğünden rahatsızlık duymuyoruz...
Rumların da, Türkiye’nin garantörlüğünün devamına itiraz etmemeleri gerekiyor...
İtirazlarını ileriye götürmeleri halinde, niyetleri konusunda yeniden kuşku duymaya başlarız...
O zaman da çözüm çabaları yine sonuçsuz kalır...