banner564

Downer, Eide, Rumlar ve KKTC

  Tarih 19 Eylül 2014…
  Anastasiadis; Kıbrıslı Rum gazetecilerle akşam yemeğinde bir araya geliyor...
  Zivaniya ve şaraplar yudumlandıktan sonra, şikayetini dile getiren Rum lideri; gazetecilere aynen şunları söylüyor:
  “Çoğunuz beni eleştiriyorsunuz. Buna saygılıyım ama yaptığımız hiç mi iyi şey yok? Bunları neden görmüyorsunuz?..”
  Gazetecinin biri Anastasiadis’e soruyor:
  “Sayın Başkanım yaptığınız iyi işlerden bir örnek verir misiniz?”
  Anastasiadis yanıtlıyor:
  “Downer’i kovdum ya...”
  Gördünüz mü ne yaptığını...
  Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı’nı adadan uzaklaştırmayı başarı olarak görüyor ve bununla övünüyor...
  Downer; Avustralya gibi bir ülkenin en uzun süreli dışişleri bakanıydı...
  Tam 11 yıl süreyle bu görevi yaptı...
  Uzlaşmazlıklar konusunda ailesinden gelme üstün bir beceriye sahip olduğunu herkes biliyor...
  Göreve atandığı ilk günlerde, Rum tarafından büyük övgüler aldığını da unutmuş değiliz...
 Sonrasında ne olduysa, Rum tarafı Alexander Downer’i ‘istenmeyen adam’ ilan etti...
  Neden?..
  İki taraf arasında ‘adaletli bir yaklaşım’ sergilediği için...
  Birçok yerde, Rum tarafının uzlaşmazlığını fark ederek, raporlarında bu konulara yer verdiği için...
  Rum tarafının propagandasına teslim olmadığı için...
  Ne var ki; Rumların ‘kovduğu’ ilk diplomat Downer değildir...
  Rum Dışişleri eski Bakanı Nikos Rolandis’in birçok kez itiraf ettiği gibi, Kıbrıs konusuyla ilgilenen ve iki taraf arasında dengeli davranan tüm yabancı diplomatlar aynı saldırılarla karşılaştı...
  Sonuçta, gidenin yerine gelenler de çözüm konusunda başarılı olamadı...
  Kıbrıs sorununun bugüne kadar çözümsüz kalmasının temelinde, Rum tarafının hakimiyetçi ve ırkçı düşüncelerinin yanı sıra, Kıbrıslı Türkleri küçümseyen şımarıklığı vardır...
  Bugünkü batmış, iflas etmiş durumda dahi bu şımarıklıktan kurtulmuş değillerdir...

Sıra Eide’ye geldi...
 
  Downer’in ‘kovulmasından’ sonra, bu kez Norveçli siyasetçi Espen Barth Eide göreve geldi...
  İlk günlerde oldukça umutluydu...
  Hatta “Ben son Danışman olacağım” demişti...
  Sözlerini arşivlerden bulmak zor değildir...
  Eide; iki tarafı yakınlaştırmak ve bir sonuca varmak için büyük çaba harcadı...
  Diğerlerine oranla müzakereleri daha ileri aşamalara taşıdığını inkar edemeyiz...
  Ancak o da başarılı olamadı...
  Uzlaşmaz Rum liderliği onun çabalarını da boşa harcadı...
  Ve sıra veda partisine geldi...
  Eide, önümüzdeki hafta adaya son kez gelecek ve Ledra Palace Otelde vereceği resepsiyon sonrasında ülkesine dönecek...
  Genel Sekreter Guterres, yeni bir Kıbrıs Özel Danışmanı atar mı?..
  Bekleyip göreceğiz...
  Ancak; dünya siyasetini iyi bilen isimlerin başaramadığı bir çözümü, bu saatten sonra kimse başaramaz...
  Harcanan emeklere ve paralara yazık...
  Karnı tok, AB’nin şımarık çocuğu Rumların Enosis emellerine alet olmak ve milyonlarca doları boşuna harcamak yerine, Afrika’nın aç çocuklarına yardımcı olmak doğru olandır...

Türklerin B Planı
 
  Gelelim bizdeki ‘B Planı’ tartışmalarına...
  Maronitlerle ilgili açılımın mevcut haliyle yetersiz olduğunu bir kez daha tekrarlayalım...
  Dönmek isteyenlerin ikamet edeceği evleri kim tamir edecek?..
  Altyapı sorunlarını kim çözecek?..
  Kaynağı kim sağlayacak?..
  Bu konularda gerekli hazırlıklar yapılmalı ve anlaşılır bir şekilde açıklanmalıdır...
  Maronit temsilcileri için özel toplantılar düzenlenerek atılacak adımlar anlatılmalı, dönmek isteyenlere güvence verilmelidir...
  İkinci adım Maraş için çok daha kapsamlı çalışmaların yapılması gerekiyor...
  Acele edilmemeli...
  Önümüzde yapılacak daha basit işler vardır...
  Önce onları halledelim...
  Mesela köylerimizdeki asbestli su borularını değiştirelim...
  Anamur suyunu adanın her tarafına ulaştıralım...
  Her gün denize döktüğümüz 120 bin ton suyu insanlara ve hayvanlara içirelim...
  Can çekişen hayvancılık sektörünü kurtarmak için adımlar atalım...
  Üretim olursa, satmak zor değildir...
  Türkiye’nin bu yıl içinde bir milyona yakın hayvan ithaline izin vermesi KKTC’yi yönetenleri ‘daha çok üretim’ konusunda cesaretlendirmelidir...
  Ve çok hayati bir konu olan turizmi geliştirelim...
  Sadece Türkiye ile Ercan arasında değil, diğer bazı ülkelerle de ‘aktarmasız’ seferlerin başlatılmasını Türk hükümetinden resmen talep edelim...
  Atlasjet’in Beyrut-Adana-Ercan arasında başlattığı uçuşlara, THY’nin de İsrail, İran, Azerbaycan gibi ülkelerden seferler düzenleyerek destek vermesini isteyelim...
  Ekonomik krizden kurtulmanın yolunu turizmde bulan Rumları örnek alalım...
  Ambargo edebiyatının arkasına saklanarak çaresizlik içinde çırpınmaya son verelim...
  Başarı şansımızın en yüksek olduğu bir dönemdeyiz...
  Bunu heba etmeyelim...
YORUM EKLE

banner608

banner474