Yeni müzakereci, Dışişleri Bakanı Özdil Nami, iki önemli noktaya temas etti...
Söylediklerini beğenmeyenler olabilir...
Ama ortaya koydukları gerçeklerin ta kendisidir...
Son 11 yılda hergün tekrarlamamız gereken gerçekleri söyledi...
Önce Almanya’ya yönelik söylediklerini ele alalım...
Nami ne dedi?..
Rumların tek başına AB üyesi olmasına Almanya büyük destek verdi ve bölünmüş bir adanın sadece bir bölümünü aralarına alarak kendi ilkelerine ters düştü...
Kıbrıs için kapsamlı bir çözüm planı hazırlayan Birleşmiş Milletler örgütü ile alay eden ve referandumda “hayır” diyen bir tarafı AB üyesi yapmak ayıp ve günah değil miydi?..
AB ilkelerini bir çırpıda ortadan kaldıran bu yaklaşım, insanlık açısından utanç vericidir...
İlk günden itibaren, yılın her gününde bu insanlık dışı yaklaşımı protesto etmeliydik...
Tüm AB üyesi ülkeler nezdinde girişimler yaparak, bu protesto eylemlerini ara vermeden sürdürmeliydik...
Brüksel’de, Berlin’de, Lonra ve Paris’te gösteriler yapmalıydık...
Kıbrıs’ta 1974 öncesinde yaşananları küçük kitaplar halinde ve değişik dillerde basıp, tüm Avrupa’da dağıtmalıydık...
Bu sanatın adına propaganda derler...
Ve Türklerde maalesef böylesi bir beceri yoktur...
Propaganda Yannagi’nin işi
Propagandayı dünyada en iyi Rumlar ve Yunanlılar beceriyor...
Üstelik onların propaganda malzemeleri sadece yalana dayalı...
1974 öncesinden hiç bahsetmiyorlar...
Yalana dayalı kapmanyaları başlattıktan sonra bunlara kendileri de inanıyor...
Başarılı olabilmek için tüm devlet olanaklarını, hatta varlıklı kişilerin servetlerinin bir bölümünü bu amaçla kullanıyorlar...
Önemli şahsiyetleri sık sık adaya davet edip, tavernalarda bir güzel ıslattıktan sonra, beyinlerini de yıkayıp geri gönderiyorlar...
Yıllardan beri Türkiye’ye insanlık dersi vermeye çalışan aldatılmış beyinler ise; Kıbrıslı Türklerin 1963-1974 yılları arasında yaşadıklarını görmezden geliyorlar...
Sorulduğu zaman; Kıbrıs meselesinin 1974’te Türkiye’nin askeri müdahalesi ile başladığını iddia ediyorlar...
Birleşmiş Milletler Barış Gücü askerlerinin 1964’ten beri neden adada bulunduğunu sorgulamıyorlar...
Ve en sonunda Birleşmiş Milletler’in hazırladığı kapsamlı bir çözüm planını reddeden tarafı üye yapmak suretiyle ödüllendiriyorlar...
Bize de bugüne kadar 300 milyon Euro civarında göstermelik bir yardım yapmakla yetiniyorlar...
Halbuki Türkiye her yıl buraya bir milyar dolara yakın para gönderiyor...
Ve bizler, okları Avrupa’ya yönlendireceğimize, zaman zaman Türkiye’ye çevirebiliyoruz!..
Çözümü istemeyen taraf kimdir?
Annan Planı’nın Rumlar tarafından reddedilmesinin üzerinden 11 yıl geçti...
Şimdi ikinci bir referandum için hazırlıklar yapılıyor...
Rum tarafı, Mustafa Akıncı’nın Cumhurbaşkanı seçilmesi sonrasında iyimser açıklamalar yapmaya başladı...
Ancak bu iyimser açıklamaların perde gerisinde tek taraflı taviz beklentisi içinde olduklarını üzülerek izliyoruz...
Şu ana kadar, Maraş’ın kendilerine iadesinin dışında ortaya koydukları herhangi olumlu bir görüş yok...
Maraş’ı istiyorlar, ancak Ercan’a doğrudan uçuş konusunda tek kelime etmiyorlar...
Çözümden söz ederken, daha müzakerelere başlamadan ortaya önşart koyuyorlar...
Garantörlüklerin iptalini istiyorlar...
Adada tek bir Türk askerinin dahi kalmayacağını emrediyorlar...
Daha başka?..
Kıbrıs Cumuhuriyeti’nin devam edeceğini, devletin dağılmayacağını söylüyorlar...
Daha başka?..
Avrupa Parlamentosu nezdinde girişimler başlatarak ‘İki bölgeli, iki toplumlu federasyon’ ifadesini tüm belgelerden kaldırmaya çalışıyorlar...
İki bölgeli federasyon ilkesi ortadan kalktığı zaman, biz nasıl bir çözüm yapacağız?..
Demek ki; yarım asırdan beri değişmeyen plandan vazgeçmiş değiller...
Yaşanan bunca acıdan sonra, Türkiye’nin ‘AB baskısı ile’ topyekün adadan çekileceğini, Kıbrıslı Türklerin de Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yama olacağını hayal ediyorlar...
Bu siyasetin iflas ettiğini ve hiçbir geçerliliğinin olamayacağını hala anlamış değiller...
Akıncı’nın, Kıbrıslı Türklerin haklarını ortadan kaldıracak bir adım atacağını düşünüyorlarsa, aldanıyorlardır...
Akıncı, 1974 öncesinin acılarını yaşamış bir siyasetçidir...
Kıbrıslı Türklerin hassasiyetlerini çok iyi biliyor...
Bu gerçekler karşısında, Kıbrıslı Türkleri ileride ateşin içinde bırakabilecek düşüncelere asla prim vermez...
Evet, bu adada artık bir çözüm istiyoruz...
Ancak; iki toplumun eşit şartlarda yaşayacağı, fanatizmin son bulacağı, ELAM ve EOKA’nın tarihe gömüleceği, iki bölgeli bir federal çözüm...
Artık son kozlarımızı oynuyoruz...
“Evet” mi “Hayır” mı?..
“Evet” diyorlarsa, biz zaten varız...
“Hayır” diyorlarsa, kendi yolumuzda ilerlemeye bakarız...