banner564

Devlet krizi mi?

 "Devletin zirvesinde kriz" haberleri ortalığı sardı. Cumhurbaşkanı Sayın Akıncı'nın Kıbrıs sorunu ile ilgili toplantı davetine Başbakan Hüseyin Özgürgün katılmadı.
  Bu yüzden devlet krizi haberleri yer alıyor.
  Okuyan da sanki KKTC'de her şey güllük gülistanlıktır da ansızın başımıza bu geldi diye maraz eder. 
  Allah aşkına, yaşamın içinde hangi alan var ki kriz içinde değildir?
  Üstelik artık siyaset dünyası da unutkanlık yanı sıra, çıtkırıldım da oldu. 
  Bugünkü tartışmalara "devlet krizi" diyenler, dün yaşadıklarımızı nasıl tanımlardı diye düşünmeden de edemiyorum.

Devlet kültürü mü?
 
 Önce gece gündüz "devlet kültürü" sözünü tekrarlayanlara bir hatırlatma yapmak isterim. Zamanında Rahmetli Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Raif Denktaş ile CTP ve TKP tüm tartışmalarına ve birbirlerine dönük sert duruşlarına karşın, hiç bir zaman Cumhurbaşkanı Sayın Denktaş'ın gerek Kıbrıs sorunu, gerekse diğer konularla ilgili toplantı çağrılarına uymamazlık yapmadı.
  Ne görüşülenlerle, ne verilen bilgilerle ilgili spekülatif davranışlara da girmediler. Gittiler, görüşlerini söylediler. Sayın Denktaş'la tartıştılar, farklılıklarını ortaya koydular. Ama hep, ortak nokta arama gayretinde oldular. Üstelik CTP ve TKP'nin son derece sert sözlerle "hainlik" suçlamalarına maruz kaldıkları dönemlerdir bunlar.
  Bugün "devlet kültüründen" bahsedip, Cumhurbaşkanı Sayın Akıncı'nın her davetine binbir çeşit mazaretler üreterek katılmayıp sorun yaratan UBP- DP Hükümetine öncelikle bunu hatırlatmak isterim.
  Üstelik bu yalnız orada da yaşanmadı. Sayın Eroğlu'nun Cumhurbaşkanlığı döneminde de CTP ile TDP aynı tavrı sürdürdü.

Kriz mi dediniz?
 
  Ancak bugün "devlet krizi" diye tanımlanan olayların dün daniskasını yaşamıştık.
  Özellikle 1992 sonrası DP'nin kurulması ile Cumhurbaşkanı Sayın Denktaş ile Başbakan Sayın Eroğlu arasında veryansın giden tartışmaları galiba unuttuk. 
  UBP liderliğinin "Toprak verdin suçlamalarına" karşın, Sayın Denktaş'ın "Beni arkadan hançerlediniz" sözü unutulabilir mi?
  1995 Cumhurbaşkanlığı ve 2000 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde rakip aday olan Cumhurbaşkanı Denktaş ile Başbakan Eroğlu'nun bu seçimler öncesi, sırasında ve sonrasında yaptıkları kavga ve döğüşler hiç unutulmaz. Bunu bıraktım. 
  Peki, daha yakın tarihte, 2010 ile başlayan ve 2013'e kadar devam eden Cumhurbaşkanı Sayın Eroğlu ile Başbakan Sayın İrsen Küçük arasında nerede ise mahalle kavgasına dönen tartışmaları da herhalde unutmadık.
  Dikkat edilirse bu kavgalarda hep, gerek Kıbrıs sorunu, gerekse diğer konularda aynı dünya görüşüne sahip olan Sayın Denktaş- Sayın Eroğlu ile Sayın Eroğlu- Sayın İrsen Küçük arasında geçti.
  Bugün olanlara kriz diyeceksek, bunları nasıl tanımlayacağız?
Cumhurbaşkanı Başbakan ilişkileri açısından olumlu olarak alacağımız ya da saygı gösterilen güzel olan örnek dönemler yok mu? 
  Cumhurbaşkanlığı ile Başbakanlığın uyum içinde olduğu tek dönem, 2005- Nisan 2009 dönemi oldu. İki makam arasında kavganın olmadığı tek dönem budur.
  Bunun arkasından 2009 seçimlerinde UBP iş başına geldikten sonra, Sayın Talat -Sayın Eroğlu ilişkileri farklılıklara ve iç tartışmalara karşın, Eroğlu- Denktaş tartışmaları gibi olmadı.
  Daha sonra Sayın Eroğlu Cumhurbaşkanı oldu. Muhalefette olan CTP, TDP ona, büyük siyasi görüş farkına karşın, bugün UBP- DP Hükümetinin Cumhurbaşkanı Sayın Akıncı'ya davrandığı gibi davranmadı. Eleştirdi, ama toplantı davetlerine katılmamazlık yapmadı.
  2013 Erken seçimlerinden sonra CTP iktidarın büyük ortağı oldu. Cumhurbaşkanı Sayın Derviş Eroğlu ile arasında var olan önemli yaklaşım farkına karşın, ona bugün UBP ile DP'nin Cumhurbaşkanı Sayın Akıncı’ya davrandığı gibi davranmadı…
  Peki, bugün yaşanan olay nedir? 
  Çok açıktır, demokrasi anlayışında eksiklik. Farkın olabilir, bunu koyacaksın. Ama hem konuşulanlar konuşulduğu yerde kalacak, hem de farkını ortaya koyarken objektif olacaksın. Bunu da saygı temelinde yapacaksın.
  Neden mi bunu ifade ettim? Çünkü bugün Cumhurbaşkanı Sayın Akıncı’ya dönük inanılmaz bir davranış gösteren UBP yetkilileri dün Cumhurbaşkanı seçilen Sayın Talat'a dönükte Cumhurbaşkanı olarak hitap etmiyorlar ve ona "orada oturan zat" diyorlardı. Bunun için demokrasiye dönük saygısız anlayıştan söz ettim. 
  Siyasi farklarına karşın kimse, Sayın Denktaş'a ve Sayın Eroğlu'na dönük toplantı davetlerine dönük dün katılmamazlık olarak yapmadı. Onlara zat diye hitap etmedi.
  Kısacası Cumhurbaşkanının düzenlediği toplantıya bu aşamada katılmamak Cumhurbaşkanını değil, toplumu ve halkı zayıflatır. 
  Toplumsal sorumluluk bunun tersini yapmayı gerektirir.
  Hele bu davranışı yapanlar "devlet kültürü" sözünü sakız gibi çiğneyenlerse, insan artık buna tek bir şey yapabilir. Acı acı güler.
  Dolayısı bugün yaşananları, dün yukarda yazdıklarım ile yani Denktaş-Eroğlu ve Eroğlu- İrsen Küçük arasında yaşananlarla kıyaslandığımda, bugün olanları bırakın krizi olarak ifade etmeyi, bu yağmurda ıslanmak olarak bile tanımlanamaz.
  Cumhurbaşkanı Sayın Akıncı'dır ona Anayasal zeminde saygı duymak ben demokratım diyen herkesin unutmaması gerekendir. Hele Hükümet...
YORUM EKLE

banner471

banner473