Kıbrıs Türklerinin değişik dönemde yarattığı yapılardan nedense aramızda hep rahatsızlık duyanlar olmuştur.
Bilhassa KKTC’nin hayata geçirildiği dönemlerde taraf olan bazı ülkeler doğrultusunda sövgü ve hakaretleri ayyuka çıkaran davranışlar had safhalara vardırılmıştır.
Zaman, zaman devletin yayın organlarında, devlete yakın kuruluşlarda KKTC’nin varlığı aşağılanmış, ağıza alınmayacak küfürler yağdırılmış, devletin çaresizlikleri öne çıkarılarak alay konusu yapılmıştır!
Maalesef dünyanın hiçbir ülkesinde görülmemiş yasal zafiyetler nedeniyle bunları yapanlara ceza-i müeyyideler uygulanamamış, yapılanlar karşısında devlet ne yazıktır ki hep çaresiz kalmıştır.
Zaman, zaman devletin en üst kademelerine taşınmış olan kimselerin bile bu hakaretler karşısında kayıtsız kaldığı, muhalif belli kesimlerin yaptığı taşkınlıklar karşısında tavırlar aldığı görülmüştür.
Nedense Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne karşı olan duruş hiç saklama gereği duyulmadan çeşitli kesimler tarafından hep yapılmış, hatta adadaki varlığı ile güvencede olduğumuz gerçeği hesaba katılmadan Türk ordusuna dil uzatılmıştır.
Bu yapılanlar karşısında hep yazdık, yasalardaki boşlukların giderilerek devlete ve manevi değerlere karşı yapılan hakaretlerin önüne geçilmesi gerektiğini hatırlatmaya çalıştık.
Çalıştık ama duyan olmadı!
Ne var ki sövgü boyutuna kadar gelmiş bu hakaretler karşısında devletin artık aynaya bakma zamanı gelip de geçmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin adadaki varlığını genel, ev işletmeciliği olarak dillendiren, vatani görevini yapan evlatlarımızın görev yaptığı, çok önemli etkinliklerin yapıldığı “Beyaz ev”i genel ev olarak değerlendirenlere karşı devletin çaresizliğini devam ettirmesi halinde, çare muhakkak ki vardır.
Hükümetin büyük ortağı UBP’nin bu hakaretler karşısında vermiş olduğu tepki bana göre günü kurtarmaya yöneliktir.
Her şeyden önce devletten maaş çekerek devletin varlığını dinamitlemeye çalışanlarla ilgili olarak bir an önce önlemler alınmalıdır.
Sonrasında da hükümet olarak derhal yasal düzenlemelerin yapılmasına, devlete ve manevi değerlere karşı yapılan hakaretlerin durdurulmasına yönelik kararların meclisten geçirilmesine öncelik verilmelidir!
Büyük üzüntü duyduğum ve esef ettiğim diğer konu ise, siyasi makamların ve yapıların suskunluğa girerek çöküntü içine düşürülmüş bir toplumun kimyasını sergiler vaziyete getirmesidir.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hesapları içinde suskun kalmak, devletin ve manevi değerlerin aşağılanmasına ses çıkarmamak KKTC devletini tanımayanların sessizce saflarında durmak anlamını taşımaktadır.
KKTC’yi tanımıyorsanız, varlığının devamından yana olamıyorsanız bulunduğunuz makamlarda işiniz ne?
Aşağıladığınız devletin yakasında ne arıyorsunuz?
Bir an önce iç güvenlik yasalarının ele alınarak hayata geçirilmesi aksi takdirde uçurumların kenarına çekilmeye çalışılan, yok edilmesi arzulanan KKTC’nin varlığına inanların yapılanlara tahammül göstermeyerek beklenmedik tepkiler verebileceği de düşünülmelidir!
Devlet artık aynaya bakmalı!
- 21 Ağustos 2020, 10:11
- 99
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi