‘Dere malı derenin’ atasözü atalarımızın geçmişte ağır bedeller ödeyerek, su akış kanallarına ev yapılmasının sakıncalı olduğunu öğrendiğini gösterir.
İngiliz döneminde çıkarılan ve halen yürürlükte olan ‘Kamu derelerini koruma’ yasasının amacı, su baskınlarının önlenmesidir.
2000’li yıllarda, KEMA Vakfı ve diğer doğasal çevre örgütleri gelişigüzel alanlara arsa ve inşaat izni verilmesinin ülkemizin zararına olacağını basın bildirileri, hatta eylemler ile uyarmıştı.
Son yıllarda bölgemizi etkisi altına alan küresel iklim bozulması nedeniyle bundan sonra, yağışların düzensiz ve kısa sürede şiddetli olacağı da biliniyordu.
Sonuç olarak, artık ülkemizin çeşitli yerlerinde sık sık görülen su baskınları beklenmeyen bir olay, sürpriz veya doğal afet değildir.
Seçilmişlerin, hatalı yönetim anlayışının, yasaların uygulanmamasının ve görevini kötüye kullananlardan hesap sorulmamasının çok normal olan sonucudur.
Yakın geçmişte, dere yataklarına, su havzalarına ve su akış alanlarının bozulmamasını konuşurken, bugün artık sel baskınları yaşamımızın bir parçası olmuştur.
Çünkü birçok yerde uyarılara rağmen doğal su akış kanalları bozulduğu için, artık yağmur suları yıllarca oluşan ve zararsız akan kanallar yerine, gelişigüzel alanlardan akarak zarara sebep oluyor.
KKTC’de yürürlükteki mevzuata göre, arsa açabilmek ve inşaat yapabilmek için vatandaşların adeta canını çıkarırcasına en az 8-12 aylık bürokratik işlem yapılmaktadır.
Bu bürokratik işlemler için de eskiden İçişlerine bağlı Kaymakamlıklar, şimdi ise Belediyeler başta Şehir Planlama Dairesi olmak üzere birçok kuruluşun görüşünü almaktadır.
Kısaca belirtmek gerekirse bugün yaşamımızın bir parçası haline gelen sel felaketini yaratan, mal sahipleri veya inşaatları yapanlar değildir.
Su felaketinin sorumlusu, yapıcı ve samimi uyarıları dikkate almayan ve yasaların uygulanmasını sağlamayan seçilmişlerdir.
Gelinen noktada artık hatalı arsa açma ve inşaat izni verilmesi derhal durdurulmalı ve bundan sonra da, izin verilirken yasalara uyulması sağlanmalı.
Geçmişte yasalara meydan okuyarak Lefkoşa’nın göbeğinde DEVPA-Birinci binaları arasındaki dere yatağı yakasına bile arsa ve inşaat izni veren ilgililerden hesap sorulmasa bile, hiç olmazsa bundan sonra, hatalı izin verenler hakkında mutlaka disiplin soruşturması açılmalıdır.
Maalesef hala daha dere yataklarına pervasızca inşaat izni verilmekte ve İçişleri bakanlığı da, uyarılara rağmen yasalara aykırı hareket eden ve sel felaketine davetiye çıkaran görevliler hakkında işlem yapmıyor.
Oysa derelere inşaat izni verilmemesi yanında, sel felaketi zararlarına karşı öncelikle en önemli alanlardan başlanarak, yağmur sularının doğal akış kanalı olan eski yataklarından akmasını önleyen ve su baskınlarına sebep olan inşaatlar, bedelleri ödenerek yıkılmalıdır.
Ayrıca yağmur sularının yüzeysel akışının önlenmesi için, yerleşim yerlerinin çevresindeki meyilli araziler, mutlaka ve acilen ağaçlandırılmalıdır.
Yerleşim yerlerinde ise, yağmur suyu drenaj alt yapı tesisleri tamamlanmalı ve mevcutların rögarları her kış mevsimi öncesi temizlenmelidir.
Kısaca su baskınları, doğal afet değildir. Seçilmişlerin yapıcı uyarıları dikkate almamasının, umursamamasının ve yürürlükteki yasalara rağmen hatalı yapılaşmaya göz yummasının sonucudur.
Bu nedenle, bizim sebep olduğumuz sel felaketinin önlenmesi de yine bizim elimizdedir.
Dere malı derenin
- 28 Kasım 2018, 10:30
- 81
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi