banner564

Dayanışma ve krizi, kaosa gitmeden engellemek

Yaşadığımız an, maalesef iç karartıcı. Her an bölgesel ve küresel ölçekte ağır bir belanın üstümüze çökeceği endişesi hakim. İçte ise ekonomik ve siyasi durumda ümit değil, endişe bulutlarının yoğunlaşmasını yaşıyoruz. Üstelik ciddi doğa felaketlerini de yerel ve evrensel zeminde yaşıyoruz. Biz de başka, diğer yerlerde başka doğa felaketleri yaşanıyor. 
Bu hal içinde Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin, Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'la önemli bir görüşme yapıyor. TürkAkım boru hattı açılıyor. Bu arada, “en muteber stratejik ortak" tanımlaması ile Yunanistan Başbakanı Sayın Mitsotakis, ABD Başkanı Sayın Tramp ile görüşecek. 
Yani Ege, Doğu Akdeniz, Kıbrıs ve Libya meselesi nedeni ile bir birleri ile ilişkileri daha da gerginleşen iki komşu; eş zamanlı olarak bölge ve dünyada ciddi çelişkileri olan iki büyük devletle görüşecek. Sayın Putin, Türkiye’ye gelmeden Şam’da, Sayın Esat ile Emevi Camisi’ni ziyaret etti. Bu Türkiye ve Suriye’nin ilişkilerinin yumuşamasına dair bir adımın işareti mi?
 Sayın Mitsotakis’in, Sayın Tramp'la görüşmesinde, Yunanistan F-16‘larının geliştirilmesi projesi, yanı sıra, F-35 savaş uçaklarının verilmesi meselesinin görüşüleceği basında çıktı. Özellikle F-35 savaş uçakları meselesinin bu görüşmede ele alınacağı haberleri, Türkiye’ye dönük negatif bir mesaj değil mi? Yani iki komşu ülke, birbirlerine karşı ABD ve Rusya üzerinden avantaj sağlamaya mı çalışıyor?
Ayrıca, TSK'nın öncü askeri birlikleri, Libya'ya çıktı. Bu adıma karşıt olan Fransa, İtalya, Yunanistan, “Kıbrıs Cumhuriyeti“ ve Mısır Kahire’de Dışişleri Bakanlarının katılımı ile 5’li zirve yapıyor. 
Bu arada tüm bölgeyi ve dünyayı ürķüten; İran- ABD gerilimi doruğa çıktı. İran, ABD askeri üslerine, Süleymani’nin saldırı ile öldürülmesine misilleme olarak, füze saldırıları yaptı. İran’da intikam söylemleri doruğa çıktı. ABD'de ise fanatikler, “Hiroşima“ söylemleri yapıyor. Yani aklın, sağduyunun kaybolduğu ve karşılıklı gerilimin arttığı bir dönemi yaşıyoruz.
Bu zamanda, ekonomide, insan yaşamında ciddi sarsıntılar var. Bu sarsıntılar herkesi derinden etkiliyor. Kısacası içte ve dışta ciddi kritik sorunlarla yüz yüzeyiz. Her alan kriz içindedir. Bu kriz hali böyle devam ederse, bölgesel düzeyde ve içte de her alanda kaosa girmek olasıdır. 
Bu nedenle siyasi ve toplumsal yaşamda, küçük hesaplarla hareket etmek mümkün değildir. Yani iç ve dış koşullar, toplumsal dayanışmayı ve demokratik birliği temellendirmeyi gerekli kılmaktadır. Bu yalnız kendi içimizde değil, ama aynı zamanda Güney Kıbrıs, Türkiye ve Yunanistan kamuoylarını da ortak paydalarda buluşturma çabasını da içermelidir. 
Bunun için siyaset; öncelikle Meclis’te temsil edilen tüm siyasi güçler; iş ve emek dünyası temsilcileri ile uzmanlarla, bir Toplumsal Dayanışma Platformu oluşturma için kolları sıvamalıdır. Bunun için ne hükümette olmak mağrurluğu, ne de muhalefette olmanın kısır muhalefet psikozu, geçerli olmamalıdır. Her görüş ve kesim, bu zor ve gerçekten kendi içinde ciddi riskleri taşıyan ortamı, kendi dar siyasi ve ekonomik çıkarları için göz ardı edemez. 
Bilelim ki Güney ve Yunanistan, ABD gücünü arkasına alarak; Kuzey Kıbrıs ve Türkiye, Rusya desteğine dayanarak ötekine üstünlük sağlayamaz. Ancak kendi coğrafyamızı, ekonomik koşullarımızı daha beter hale getiririz.
Bu zor iç ve dış şartlarda ne hükümet tek başına, ne de muhalefet yıkım üzerinden avantaj sağlayamaz. Zaman, toplumsal dayanışmayı ve krizin etkisini her yönü ile ortaklaşa atlatmayı gerekli kılıyor. Dayanışma ve barış için ortaklaşmak gerekir. Dayanışma ve demokratik birlik için ilk fikirler ortaya çıkmalıdır.

YORUM EKLE

banner471

banner473