banner564

Daha da geç olmadan

   Kuzey Kıbrıs’ta siyasetin seviyesi, verimliliği halkın nazarında çok kötüdür...
   Halkın siyasete olan güveni de sıfıra yakındır...
   Kamudaki verimliliğe gelince...
   Bundan 40 yıl öncesinden çok çok kötü...
   Otuz yıl öncesinden çok kötü...
   Yirmi yıl öncesinden daha kötü...
   Neden?..
   İngiliz idaresi ve Kıbrıs Cumhuriyeti döneminde deneyim kazanan üst düzey görevlilerin tümü emekli çıktı da ondan...
   Ayrıca üst düzey yönetici atamalarının ‘parti rozetine göre’ yapılması, kamuda verimliliği değil, partizanca işlemleri öne çıkardı...
   Şimdi özetleyelim...
   Siyaset kötü durumda...
   Kamu hizmetleri de kötü...
   Öyleyse; bugünkü haliyle bu ülkeden kalkınma, kendi ayakları üzerinde durma, turizm, eğitim, sağlık ve diğer konularda ilerleme bekleyebilir misiniz?..
   Halkın refahı ve mutluluğu,,ülkede  tüm hizmetlerin belirli bir plan ve programla yürütülmesine bağlıdır...
   Plansız, programsız bir yönetim şekli belki sizi bir süre idare eder...
   Ama sonunda devlete olan güveni de sıfırlar...
   Böylesi bir durumda o devletin ‘devlet olma özelliği’ tartışılır hale gelir...
   Kuzey Kıbrıs, şimdiki durumda ağır sorunlarla boğuşur durumdadır...
   Dıştan gelen insanlar, 3-5 gün içinde herşeyi toz pembe görebilir ve bizdeki endişeleri ‘yersiz’ bulabilir...
   Ne var ki; yaşamı bu ülkede geçen ve dün ile bugün arasındaki farkı görebilen bizler için gelinen nokta endişe vericidir...
   Özellikle uyuşturucu konusu en büyük tehlikelerden biridir...
   Her taraf beyaz tozla kaplanmış durumdadır...
   Sırf öğrenci sayısı artırılacak diye, uyuşturucu ticareti, hırsızlık ve soygun amacıyla bu ülkeye ilgi gösterenlere fırsat yaratılması herkesi ürkütmeli ve düşündürmelidir...
   Ülke yönettiği iddiasında bulunanlar, zahmet edip İngiliz Yüksek Komiserliğine başvurmak suretiyle, o ülkenin, uzak ülkelerden gelenler sayesinde nelerle karşılaştığını öğrenebilirler...
   Başlangıçta ‘insan hakları’ ve ‘demokrasi’ adı altında on binlerce kişinin ülkede ikametine izin verilmesinin sonucunda patlayan soygun ve benzeri olayların önüne geçebilmek için harcanan para, birkaç ülkeyi satın alabilecek kadar fazladır...
   Bugün, özellikle Londra’nın hemen tüm sokaklarında polis kemeraları vardır...
   Polisin istemesi halinde, insanların yatak odaları dahi izlenebiliyor...
   Buna rağmen adli suçlar tamamen önlenmiş değildir...

Tehlikeyi gören yok mu?
 
   Peki bizim gibi küçük bir ülke, ‘eğitim’ adı altında ülkeye gelen binlerce kişinin yaratabileceği tehlikeleri hiç kimse hesap etmiyor mu?..
   Bu nasıl bir yönetim anlayışı?..
   Bu nasıl vatan sevgisi?..
   Bu nasıl bir demokrasi ve ‘insanlık’ anlayışı?..
   Narkotik uzmanlarının bile adını yeni yeni duyduğu uyuşturucuları bu ülkeye kimler getiriyor?..
   Sonra bu insanlar bavul içinde kaçırılan paraları nereden buluyor?..
   Kendi arkadaşının kafasına vantilatör ile vurup, parçalayan, bıçaklama operasyonlarıyla herkesi ürküten bu ‘öğrenciler (!)’, daha sonra deport ediliyor mu?..
   Çalışma izinli Türk vatandaşı bir müzisyeni, ikinci bir işyerinde çalışıyor diye 24 saat içinde deport eden KKTC devleti, bu kadar ağır suç işleyen diğer ülke vatandaşları konusunda neden önlem alamıyor?..
   Zavallı Suriyeli ‘hırsızlık suçundan’ deport ediliyor, Türkiye’den geri gönderilince polis hücresinde tutuluyor...
   Ama, bu ülkede suç işleyen ve uyuşturucu ticaretini bizzat yönetenler gözden kaçırılıyor...
   Hiç kimse bu tür icraatlarla eğitim kurumlarımızı koruduğu hayaline kapılmasın...
   Tam tersi, bu tür anlayışlar yüzünden cesaret bulanların işlediği suçlar arttıkça, Türkiye’den buraya öğrenci akışının tehlikeye girebileceğini şimdiden bir yere not etmelidirler...
   Eğer bu ülkeye ve insanımıza en ufacık bir saygı var ise...
   Dalga dalga üzerimize gelen tehlikeler karşısında hiç gecikmeden önlem alınmalıdır...
   Kaybedecek bir dakikamız dahi yoktur....
YORUM EKLE

banner608

banner473