banner564

Canavar, sarı inek ve Tibuk

Geçen haftalarda, Antonio Gramsci’nin Musolini zindanlarından yazdığı, “Eski düzen ölüyor, yenisi doğmadı. Ama alaca karanlıkta bir canavar ürüyor“ sözünü ifade etmiştim. Çünkü Corona nedeni ile kutsanan sistem de “yoğun bakıma” girdi. Yoğun bakımdaki Corona hastasının solunum cihazına bağlanması gibi, serbest piyasa modeli de kamu kaynaklarına bağlandı. Kaynakları güçlü olan ülkelerin ayırdıkları kamu kaynaklarının miktarı; “zenginin parası, fukaranın çenesini yorar“ atasözündeki gibi gelişmekte olan ülkelerin halklarının çenesini yordu. Özenmeye neden oldu.
Gelişmekte olan ülkeler ise dış kaynak arayışına da girişti. Biz dış kaynak olarak Türkiye’den beklenti içindeyiz. Ama Türkiye de dış kaynak için arayış içindedir. Somut gerçeğimiz nedeni ile Türkiye’den kaynak beklentisi öndedir. Bu nedenle bu konuda eleştiri ve öneri doruktadır. 
  Gramsci’nin sözü de akla geliyor. Çünkü eski ölürken ve yeni daha doğmamışken, iç siyasette de bir canavar doğmaya çalışıyor. Bu ise, “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” ifadesi ile Hükümetin ve özellikle UBP’li bazı yetkililerin söylemlerinde yer alıyor. Bu insanı ürpertiyor. Çünkü sözlerinde basın özgürlüğü ile demokratik, ekonomik kazanımları darbeleme niyeti çok belirgin oluyor.
 Diyalog TV’nin şakkadak kapatılması. DAÜ Senatosuna dönük, akademik özgünlüğü ve demokratik özgürlüğü ayaklar altına alan UBP açıklaması. BRTK ekranlarından “vatan hainliği” tanımlanmasının genişletilmesi talebinin dile getirilmesi. Bunların belli başlı göstergeleridir. 
Yani baskıcı bir ortama geçme niyeti çok açık. Gelin şimdi Diyalog TV’de Sayın Besim Tibuk’un konuşmasına bakalım.  Gerçekten ne dedi Sayın Besim Tibuk konuşmasında? TL’nin değer kaybını ve dış kaynak alma zeminin sıkıntıya girmesini, kendine has üslubu ile Batı karşıtlığı ile ilişkilendirdi. Ayrıca Kıbrıs’a destek olma konusundaki isteksizliği de eleştirdi. Her yiğidin bir yoğurt yiyiş tarzı vardır. Bu eleştirilere dayanarak bunu, ülkeyi bölme niyeti ile tanımlayıp, TV kapatmayı ve Sayın Besim Tibuk’un günah keçisi yapılmasını olağanlaştıramazsınız. Buna göz yumarsanız; bilin ki UBP İlçe Başkanının, “vatan hainliğinin” ceza yasası kapsamında genişletilip, değiştirilmesi niyetini ifade etmesi ile doğmaya çalışan canavarın, arkadan gelecek olan hedefinin sizin de olmanız demektir. 
Bakın, bu hay huyun içinde bir de, Sayın Besim Tibuk’un, FETÖ’culuk ile ilgili soruşturma talebinin yapıldığı haberleri basına servis edildi. Bu konuda reddedici bir açıklamayı da görmedim. Bu nedir? Doğmaya çalışanın ayak sesi! Korku salarak, herkesi sindirme amacı.
Kardeşim her şeyi konuşun, ama Sayın Tibuk’un, darbe sevicisi olduğu ifadesinin hiç anlamı yok. Çünkü o; 1960, 1971, 1980 ve 28 Şubat darbelerine; o darbecilerin tüm yaptıklarına karşı çıktı. Askeri vesayetin tümüne yıllarca karşı oldu. Görüşlerine katılmazsınız, olabilir. Ama onu darbe seviciliği ile tanımlamak ve Türkiye yetkililerinin hassasiyetlerini bilerek, vatandaşın da olan Sayın Tibuk gibi insanları eleştirilerinden ötürü jurnalcilik ile etkisiz kılma niyeti kabul edilemez. 
Bir söz de Türkiye yetkililerine; o doğal olmayan ve kabul edilemez yol ile internete servis edilen telefon konuşmasında; Diyalog TV’nin “Erdoğan’ın talimatı ile yayından çıkartıldığı” söylendi. Eğer Kıbrıs’ta dostlarınız bunlar ise, sizin “düşman” aramanıza gerek yok. 
Geçen hafta yazdığım fıkradaki gibi, eğer aslan sürüsüne sarı ineği vererek kurtulacağını sanan varsa, sıra kendine geldiğinde, arkasından ağlayan da bulamayacak.

YORUM EKLE

banner608

banner474