banner564

Bunu da mı unuttuk?

 Kıbrıs’ta Türk-Rum çatışmalarının başlama tarihi Aralık 1963’tür...
 Henüz 3 yaşındaki bir ortaklık devleti, Rumların silahlı saldırıları sonucunda yıkılmıştı...
 Nüfus açısından azınlıkta olan Kıbrıslı Türkler; o dönemde tamamen savunmasızdı...
 Devletin ilk Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios, saldırıları yöneten EOKA’nın arkasındaki en büyük güçtü...
 Fakat; amacına ulaşabilmek için acele etmiyordu...
 ‘Uzun vadeli mücadele’ programı çerçevesinde Enosis hedefi doğrultusunda ilerliyordu...
 Yunanistan’daki askeri cunta ise 1974 yılında askeri darbe ile bunu bir hafta içinde gerçekleştirmek istiyordu...
 Tarihi gerçekleri gizlemek hiç kimseye yarar sağlamaz...
 Adada yaşananları hem Kıbrıslı Türklerin, hem de Kıbrıslı Rumların ‘tam olarak’ bilmesi gerekiyor...
 Ne var ki; Kıbrıslı Rumlarla ‘tarih’ konusunda anlaşamıyoruz...
 Onlar; bu sorunun 20 Temmuz 1974’te ‘Türkiye’nin, adayı işgal etmesiyle (!)’ başladığını iddia ediyorlar...
 Bizler de Aralık 1963’teki Rum saldırılarını anımsatıyoruz...
 Ayrıca Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün 1964 yılından beri adada bulunmasının, bunu kanıtladığını belirtiyoruz...
 Ve 20 Temmuz 1974’te gerçekleşen Türk askeri harekâtının ‘işgal’ olmadığını vurguluyoruz...
 Neden işgal değil?..
 Çünkü 20 Temmuz’dan 5 gün önce Yunan Cuntası adada darbe girişiminde bulunmuş, Cumhurbaşkanı Makarios’u saraydan çıkarmış ve yerine kukla  Cumhurbaşkanı Nikos Sampson’u atamıştı...
 15 Temmuz 1974’te başlayan darbenin hedefinde öncelikle Komünist AKEL yanlıları vardı...
 Yunan askerleri, solcuların elebaşlarını temizledikten sonra namluları Kıbrıslı Türklerin üzerine çevirmişti...

Türkiye müdahale etmeseydi ne olurdu?
 
 Türkiye 20 Temmuz’da adaya müdahale etmemiş olsaydı; bir hafta içinde toplu katliamlar gerçekleşecek, adada Türk kalmayacaktı...
 Öyleyse bu kanlı saldırıları önlemek; diğer 2 garantör ülkenin göreviydi...
 İngiltere, sorumluluktan kaçmayı tercih etti...
 Türkiye ise garantörlük görevini yerine getirerek, darbecileri etkisiz hale getirdi...
 Türkiye’nin askeri müdahalesi, sadece Kıbrıslı Türkleri kurtarmakla sınırlı kalmadı...
 Sürgüne gönderilen Başpiskopos Makarios, Cunta’nın etkisiz hale gelmesi sonrasında adaya dönüş yaptı...
  Kendisine bu özgürlüğü Türkiye sağladı...
 Yunanistan da, cuntadan kurtulup, demokrasiye geçti...
 Öyleyse; en az Kıbrıslı Türkler kadar, Kıbrıslı Rumlar ve Yunanlılar da Türkiye’ye şükran borçludurlar...
 Tarihi gerçekleri yalan-yanlış propaganda ile tersine çevirmek mümkün değildir...
 Bizler 1974 öncesinde çok acı çektik...
 Çocukluğumuz korku ve yokluk içinde geçti...
 Babalarımız, analarımız, Rum saldırıları karşısında ciddi tehlikelerle yüzleşti...
 Barış Harekâtı öncesinde Rumlar zenginleşirken, Kıbrıslı Türkler fakirleşerek, büyük sıkıntılar yaşadı...
 Bunları unutmak mümkün değildir...

Tarihi gerçekleri gizliyorlar
 
 Rum liderliği tarihi gerçekleri kendi gençlerinden saklamakla büyük hata işliyor...
 Genç beyinleri hala yanlışlara yönlendiriyor...
 Adanın bölünmüşlüğünden sadece Türkiye’yi sorumlu tutarak, yeniden birleşmeyi zorlaştırıyor...
 Halbuki Kıbrıslı Türkler; yaşanan acılara karşın, Kıbrıslı Rumlarla bir arada yaşamayı, geleceği garanti altına alacak bir anlaşma ile adanın yeniden bütünleşmesini istiyor...
 Rum liderliği, 43 yıl sonra bugün olsun gerçekleri kendi insanlarına açıklamalı, Kıbrıs sorununun 20 Temmuz’dan önce başladığını anlatmalıydı...
 Ancak bunu yapmak yerine tüm siyasi partilerin dünkü açıklamalarında 20 Temmuz Barış Harekatı ön plana çıkarıldı...
 Bazı partiler ‘Adanın tamamen Yunan olması için’ yılmadan mücadele edeceğini açıkladı...
 Helal olsun adamlara...
 Bu kadar ağır kayıp verdikleri halde yılmak nedir bilmiyorlar...
 Bizim tarafta ise 15 Temmuz faşist Cunta darbesini hatırlayan olmadı...
 Milli hükümetin ortakları bile, Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu hariç, diğerleri hafta sonu tatilinin rahatlığıyla, insanlarımıza 15 Temmuz’un ne olduğunu, bugünlere nasıl gelindiğini anlatma ihtiyacı duymadı...
 Milyonlarca lira harcanarak ayakta tutulan devletin basın-yayın örgütleri de hiçbir şey yapmadı...
 Birleşmiş Milletler’e, AB’ye ve diğerlerine, darbeyi ve Rum-Yunan ikilisinin Enosis ideallerini anlatan bir yazı verilmedi...
 Herhangi bir eylem düzenlenmedi...
 Hükümet kanadı da, muhalefet de, hatta çok sayıda ‘milli kuruluş’ da, 20 Temmuz’un sağladığı özgürlük ve refah içinde ‘plajları’ ya da ‘kebapları’ tercih etti...
 Bir de Türkiye’ye bakalım...
 Hain darbenin birinci yılında 10 binlerce insan sokaklara dökülerek devletine sahip çıktığını gözler önüne serdi...
 Şehitler törenlerle anıldı...
 Gazilere şükranlar sunuldu...
 Bizler de buradan şehitleri rahmetle anıyor, gazilere şükranlarımızı sunuyor, Kıbrıs’ta kanlı saldırıları organize eden faşist Yunan Cuntası’nı ve güneydeki terör örgütlerini ise bir kez daha kınıyoruz...
 KKTC’de daha düzenli, daha çalışkan ve üretken bir devlet yönetimine kavuşabilmeyi diliyoruz...  
YORUM EKLE

banner608

banner473