Anastasiadis “Barbaros Hayreddin Paşa gitmezse, müzakere masasına oturmam” dedi...
Sonuçta Türk tarafı geri adım atarak Barbaros’u çekti…
Anastasiadis “Eroğlu ile anlaşılmaz” dedi...
Seçimler yapıldı, adaylar dengelendi ve Eroğlu gitti...
Yerine Akıncı geldi...
Tamam mı?..
Rum liderliği, ilk günlerde olumlu mesajlar verdi...
Akıncı ile bölünmüş vatanın yeniden birleştirileceği konusundaki umutların yeşerdiğini söyledi...
Ve müzakereler başladı...
İlk görüşmede, Türk tarafı tek yanlı adım atarak; sınır kapılarındaki vize işlemlerini kaldırdı...
İyi mi yaptı?..
Evet, iyi yaptı...
İkinci görüşme ise dün gerçekleşti...
Müzakerecilerin günlerce devam eden toplantıları sonrasında uzlaşılan konular ele alındı ve iki yeni sınır kapısının açılmasına yönelik çalışmaların başlatılacağı açıklandı...
Yeni kapıların açılması fena mı olur?..
Güvenlik önlemleri alındığı takdirde olmaz...
Güneyde şeffaflık politikası
Rum tarafı, Derinya ve Lefke kapılarının açılacağını 3 gün önceden duyurdu...
Bizim taraf ‘gizlilik’ kararını uygularken, Rum tarafı kendi halkına karşı ‘şeffaflık politikası’ izlemeye devam ediyor...
Müzakereciler arasında görüşülen tüm konular, bir gün sonra Rum basınına sızdırılıyor...
Bizim taraf ‘sus-pus’...
Yunanistan Dışişleri Bakanı Kocas, müzakerelerin başlaması öncesinde New York’a giderek, BM Genel Sekreteri ile görüştü ve kendisine “Kıbrıs’taki garanti sisteminin dağılmasını istiyoruz” dedi...
Türk tarafından ses veren olmadı...
Kocas bundan cesaret alarak, daha sonra Ankara’ya gitti ve Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun yanı sıra Başbakan Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştü...
Türk medyası görüşmelerin içeriği hakkında herhangi bir açıklama yapmadı...
Daha sonra Rum basını, Kocas’ın ‘garantiler konusunu’ Cumhurbaşkanı Erdoğan ile de görüştüğünü ve Yunanistan’ın talebini ilettiğini yazdı...
Ankara ve Lefkoşa’dan yine ses çıkmadı...
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, üç gün önce Lefkoşa’ya kısa süreli bir ziyaret gerçekleştirdi...
Akıncı ile görüştükten sonra kendisine Türk ve Rum gazetecilerden ‘garantilerle ilgili’ soru yöneltildi...
Çavuşoğlu, bu konuyu şimdi tartışmanın yararı olmayacağını söylemekle yetindi...
Halbuki aynı gün Rum basınında, müzakereci Andreas Mavroyannis’in garantilerle ilgili açıklaması vardı...
Mavroyannis, garantörlüklerin devamını kabul etmeyeceklerini açıklamıştı...
Neyse geçelim garantörlük konusunu...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önceki gün yaptığı açıklama yüreklere su serpti...
Stratejik anlaşmalara devam
Rum tarafı, bizimle müzakere yaparmış gibi görünürken, diğer yandan başka ülkelerle ‘stratejik anlaşmalar’ yapmaya devam ediyor...
İşte esas sorun buradadır...
Sadece sorun değil, büyük tehlike...
Doğu Akdeniz’i gün gele ateşin içinde bırakabilecek anlaşmalar imzalıyor...
Son derece tehlikeli oyunlar oynuyor...
Önce Mısır’la stratejik işbirliği anlaşması imzaladı...
General Sisi sonrasında Ankara ile Kahire arasındaki ilişkilerin bozulmasını fırsat bilerek, doğal gaz olayının içine onları da çekti...
Yakında benzeri bir anlaşmayı İsrail ile imzalayacak...
Ve Müzakerelerin başlamasından bir hafta sonra Ermenistan ile ‘Savunma Anlaşması’ imzalayarak, tahrikkar politikalarına bir yenisini ekledi...
Böylesi bir dönemde, Ermenistan ile Savunma anlaşması imzalanmasının amacı nedir?..
Türk tarafının tepkisini çekmek ve süreci dinamitlemek mi?..
Bu soruyu onlara birilerinin yüksek sesle sorması gerekir...
Bakalım kim soracak?..