banner564

Bölgemizdeki Yangın...

 Orta Doğu halkları üzerindeki bela bulutları bir türlü dağılmıyor. Suriye, Irak ve Yemen’deki ateşin sönmesi için gayretler sürerken, İran krizi patladı.
ABD Başkanı Trump tüm dünyanın, hatta müttefiklerinin itirazına karşın, İran'la yapılan Nükleer antlaşmadan çekildiğini açıkladı.
Bu yeni durumun ne olacağına dair endişeler boy verirken, bir başka ateş, bile bile körüklendi.
Kudüs'ün İsrail Başkenti ilan edilmesi daha evvel yine tüm tepkiler göz ardı edilerek gerçekleşti. 
Bu adım;  tüm Filistin halkının ve Arap dünyasının tepki duyduğu İsrail’in kuruluş gününe denk düşürülerek, ABD Büyükelçiliği Kudüs’e olağanüstü bir tören eşliğinde açıldı. Bu bile bile yapıldı. Sonuçta İsrail yönetimi acımasız bir saldırganlıkla ellerinde silah olmayan Filistinleri vahşice öldürdü. 
Şimdi Orta Doğu daha da sorunlu.
Bu olay asla kabul edilemez. ABD Başkanı Sayın Trump ise Kudüs’teki ABD elçiliğinin dayatmacı açılımına yolladığı mesajda, kundakçının, yangının söndürülmesi hakkında konuşması gibi, barış dedi.
Şimdi haklı olarak bu saldırgan ve insanlık karşıtı olaylara tepki göstermek gerekir.
Ancak bu tepki, olayları yaratanların mantığına dayanmamalıdır. Yani İsrail’in faşist ve Siyonist yöneticilerinin aklı gibi, tüm Yahudileri düşman olarak gören bir anlayıştan uzak, tepki göstermeliyiz.
Bakıyorum sosyal medyada yaşananlardan ötürü kabaran öfke ile “ Hitler haklı idi” diye yazanlar var.
Faşizme karşı insanlıktan uzak ırkçı, bağnaz anlayışların etkisinde mücadele edilemez. O yola girerseniz tepki gösterdiğinizle benzeşirsiniz. 
Filistin halkının yanındayız. Anti- Semitizm tuzağına düşmeden, İsrail yönetiminin bu saldırgan ve insanlık düşmanı tavrına karşı kararlılıkla mücadele etmeliyiz. 
İsrail ve Filistin Devletinin barış içinde yan yana yaşaması politikasına destek olmak gerekir. Ancak İsrail yönetiminin Filistin’de işgali altında tutuğu topraklara yeni yerleşimler yapma siyasetine karşı olmalı, Gazze'de, Doğu Kudüs'te ve Batı Şeria’da, Filistin halkına uyguladığı kuşatma, abluka, izolasyon, baskı ve şiddet politikalarına da kararlılıkla karşı çıkmalıyız.
Tarihten Ders ve Ateşe İteklenmek...
Bu şartlarda, Sayın Anastasiadis Yönetiminin Kıbrıs Türk Toplumuna ve Türkiye ‘ye karşı üstünlük sağlayacak diye Doğu Akdeniz’deki Hidrokarbon yatakları ile ilgili attığı tek yanlı adımlarını güçlendirmek için, İsrail’in bu saldırgan yönetimi ile geliştirdiği ilişkilerin, adamızı da felaket ateşinin içine doğru iteklediğini,  Kıbrıs’ın ana dili Türkçe ve Yunanca olan tüm sakinleri görmelidir
Unutmamalıyız ki 1950'li yılların sonuna doğru Mısır’da Süveyş Kanalı ile başlayan, Irak ‘ta Kralın devrilmesi ve Arap Dünyasında Baas hareketinin gelişmesinin tetiklediği gelişmeler, soğuk savaş kamplaşması içinde, Kıbrıs’ta 1960 Antlaşmalarının doğuşunu getirmişti.
Ama soğuk savaş kamplaşmasının tetiklediği, 1963 ve 1967 Arap- İsrail savaşları ile eş zamanlı olarak,  Kıbrıs’ ta toplumlararası çatışmaların başladığını göz ardı edemeyiz. 1973 Arap - İsrail savaşının hemen arkasından ise 15 Temmuz ve 20 Temmuz 1974 oldu. Bunlar tesadüf değildir.
Bu yüzden hala çözümsüzlüğün sürdüğü adamıza, Orta Doğu'daki yangın dilimlerinin yansıması mümkün olabilir. Bu tarihi gelişmeler, bunu aklımızda tutmamızı bize getirmelidir.
Hele Hidrokarbon işine İsrail'i taraf ettikten sonra ve Türkiye ile yaşanan gerilim dikkate alındığında,  sıcaklığı daha fazla his etmemek mümkün değildir. 
Evet, İsrail yönetiminin saldırganlığına, Trump Yönetiminin akıl dışı tavırlarına karşı olmamız insanlık görevidir. Ama insanlıktan uzaklaşmadan, Anti-Semitizmin, ırkçılığın ve dinsel bağnazlığın tuzağına düşmeden, barış yolunda kararlılıkla duruşumuzu geliştirmeliyiz. Filistin halkına yönelik bu vahşete, siyasi meşrebimiz, dinimiz, ana dilimiz ne isterse olsun karşı durmalıyız. Dururken de Kıbrıs’ta karşılıklı kabul edilebilir antlaşma için de yaratıcı ve yapıcı gayreti önde tutmalıyız.  

YORUM EKLE

banner471

banner474