banner564

Bizim takım nerede?

  Liderler dün gece yeniden bir araya geldi...
  Yaklaşık 3,5 saat süren bu görüşme öncesinde Eide’nin; Anastasiadis ve Akıncı’ya verdiği mesaj ‘daha hızlı çalışılması’ yönündeydi...
  Ne var ki; bu çağrı pek etkili olmadı...
  Liderler, Mart ayında sadece 2 kez görüşme kararı aldı...
  Kuşkusuz bunun ana nedeni, Rum liderinin ‘taktika peşinde’ koşmasıdır...
  Kıbrıs Türk tarafını müzakere masasında tutarken, kendisi yurt dışı geziler organize ederek, uluslararası anlaşmalar yapıyor...
  Üstelik bu anlaşmaların hemen hepsi, Kıbrıslı Türklerin de hak sahibi olduğu doğal gazla ilgilidir...
  Rum liderliği zaman zaman “Kıbrıslı Türkler de günü geldiğinde paylarına düşeni alacaklar” derken, diğer yandan bu zenginliğin değerlendirilmesi ve yönetilmesi konusunda Yunanistan’la el ele verip, stratejik ortakları da yanına alarak ilerliyor...
  Türkiye’den gelen suyun yönetilmesi konusunda şahinleşen KKTC’deki siyasiler ve sivil toplum örgütlerinin yöneticileri ise; Kıbrıslı Türklerin de hak sahibi olduğu doğal gazın Rum yönetimi tarafından tek yanlı kararlarla işletilmesi, sevkiyatı, yönetimi ve satılması konusunda anlaşma üstüne anlaşma yapılmasına en ufak bir tepki gösteremiyor...
  Bizim taraf bunları görmezden geliyor...
  Türk’ten, Türk’e olunca şahinleşenler; Rumların bu son derece tehlikeli adımları karşısında ‘gör, duy, konuşma’ prensibini uyguluyor... 

Kör oyuncuyuz
 Sahada iki takımın olduğunu söylüyoruz...
  Ne var ki; Rumlar tüm maçları tek kale oynuyor...
  Bunun sebebi, Kıbrıs Türk takımının sahaya çıkmadan hükmen mağlubiyeti kabul etmesidir...
  “Olsun be gardaş artık da nasıl isterse olsun...”
  Öyle mi?..
  Olsun be gardaş...
  “Yeter bu Türkiye’nin elinden çektiğimiz be gardaş...”
  Öyle mi?..
  Yetsin be gardaş...
  Rum takımı, Türk takımının bu zavallı durumuna bakarak yeni stratejiler geliştiriyor...
  Başarılı olabilmek için de her türlü fırsatı değerlendiriyor...
  Son adımı Amerika’da attılar...
  Avrupa’dan yeteri kadar ekonomik destek buldukları için, askeri açıdan da Amerika’ya sarıldılar...
  Yunan lobisinin etkisindeki senatörleri harekete geçirerek, Kıbrıs sorununun çözümü için ‘kırmızı çizgilerin’ yer aldığı bir metni tüm senatörlerin ve milletvekillerinin imzasına açtılar...
  İmzalar tamamlandığı zaman bunu ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’e sunacaklar...
  Neden Biden?..
  Çünkü Kıbrıs meselesini o yönetiyor...
  Gelelim ‘kırmızı çizgilere’...
  Türkiye’nin garantörlüğü kalkacak...
  Kıbrıs’ta bir daha askeri müdahale söz konusu olmayacak...

Utanç verici bir durum
  Rum Lobisi’nin baş aktörlerinden Senatör Robert Menendez’in başını çektiği bu yeni girişim hepimizi korkutmalıdır...
  Kıbrıs’ta iki toplumun yaşadığını ve bu sorunu iki toplumun çözeceğini söyleyenler; neden sadece bir tarafın kaygılarını dikkate alarak hareket ediyorlar?..
  Bu soruyu onlara sorabilecek bir Allah’ın kulu yok mudur?..
  Dışişlerimiz, Washington ve New York temsilciliklerimiz acaba ne yapıyor?.
  KKTC’nin Meclis Başkanı üç gün önce yaptığı açıklamada Rum eğitim sisteminin Türk düşmanlığına dayalı olduğunu ve bu durumun değişmemesi halinde ‘barış için’ bir neslin değişmesi gerekeceğini’ söylemişti...
  Meclis Başkanı boşa konuşmuyordu elbette...
  Bizzat kendisinin veya yakınlarının yüzleştiği gerçekler vardı...
  Bizlerin de yüzleştikleri vardır...
  Menendez ve diğerlerinin kapımızı çalıp da bizlere “Neden Türkiye’nin garantörlüğünü istiyorsunuz?” diye sormalarını bekleyemeyiz...
  Ama onların gözlerine sokabileceğimiz kitaplar dolusu belge vardır...
  Türkiye’nin buralarda olmadığı dönemde yaşadığımız acıları birilerinin onlara anlatması gerekiyor...
  Yetmezse dahası var...
  ELAM’ın 5 yıl önce Larnaka’da yaptıkları...
  İki yıl önce Limasol’da yaptıkları...
  Daha 3 ay önce yaptıkları var...
  Rum eğitim kitaplarını Menendez ve diğerlerine postalayacak pul parası mı bulamıyoruz?..
  Nedir bu rahatlık?..
  Nedir bu geri duruş?..
  Kimdir bizleri Türkiye’ye karşı şahinleştirirken, Rumların karşısında kör, sağır ve dilsiz yapanlar?..
  Neler oluyor arkadaşlar?..
  Yanı başımızdaki olaylardan da mı dersler çıkaramıyoruz?..
  Yastık altında sakladığı son parasını kaçakçılara teslim ederek, savaşsız bir ülkeye göç etmek için çırpınan insanların halini de mi göremiyoruz?..
  Irkçılığın egemen olduğu yerlerde özgürlüğü ve can güvenliğini sağlamak çok zordur...
  Bunu bir kez sağlayabilmişsek değerini bilmeliyiz...
  Aksi halde yeni acılarla yüzleşiriz...
  Ve bu kez bizlere mendil uzatan da olmaz...
YORUM EKLE

banner608

banner474