Bizim taraf, mülkiyet konusundaki ‘Uzlaşıyı’ çok güzel sözlerle yorumluyor...
Şöyle deniyor:
“Bize göre ve uluslararası hukuka göre, bireylerin mülkiyet hakkı vardır. Ama en az bunun kadar zaman kendi iradesi dışında gelişen olaylar nedeniyle mülkü kullanmak durumunda kalanların haklarını da gözen yeni bir durum ortaya çıkmıştır... Ortaya çıkan mutabakat her iki tarafın da ortak çıkarınadır... Birinin kazanacağı, diğerinin kaybedeceği bir durum söz konusu değildir...”
Bundan ne anlıyoruz?..
Özellikle de son ifade neyi anlatıyor?..
‘Biri kazanırken, öteki kaybetmeyecek...”
Yani ikisi de kazanacak!!!
Peki nasıl olacak bu durum?..
Oluşacak Mülkiyet Mahkemesi, Rum’un evinde oturan Türk’ün tahliyesine karar verirse, bunun karşılığında Türk’e para mı verilecek?..”
Türk alacağı o para ile 41 yıl sonra nereye gidecek, nerede yaşayacak?..
Rum’un derdi yok
Bu soruya karşı bir soru ile cevap verilebilir:
“Aynı durum mülk sahibi Rum için de geçerli değil midir?..”
Hayır değildir...
Rum, 41 yıldan beri kendi bölgesinde, bir başka yerde yaşıyor...
Hayatını orada geliştirmiş durumdadır...
Kuzeydeki mülkünü geri aldığı zaman ilave bir kazanımı olacak...
Fakat Türk’ün elindeki mülkü alınırsa, yeniden güneye gidip orada yeni bir hayat kurması çok zordur...
Hatta imkansızdır...
Geçmişten bugüne yaşananlar hakkında bilgisi olmayanlar...
Araştırma yapmayan ve okumayanlar boş sözlerle, güzel tablolar çizebilirler...
Ne var ki; kuzeyde mülk bırakan Rumların tamamının geri dönmek için sonuna kadar mücadele vereceğini biliyoruz...
Hatta birçoğu ne diyor biliyor musunuz?..
“Eğer arazimin üstüne inşa yapmışlarsa, o inşaatı yıkıp, arazimi 1974 öncesindeki konuma getireceğim...”
Diyeceksiniz ki zeytin ağaçlarını bulamayacak...
Hiç sorun değil...
Yenisini ekerler...
Güneyde binlerce konutu İngilizlere, Ruslara ve Araplara satan bu insanlar, Türk’e bir karış toprak vermezler...
Bu bir milli görüştür...
Onlar hiçbir zaman bu görüşü terk etmediler...
Üzücü olan şu ki; bizde bir kısım insan, tüm toplumun yok olması pahasına “Gelsinler, mallarını alsınlar” diyebiliyor...
Bizlerin 1960’tan itibaren terk etmek zorunda kaldığımız arazileri sadece Rumlar değil, ne yazık ki içimizdeki bazı insanlar dahi unutmuş durumda...
İnsanımız 103 köyden niçin kovuldu?..
Karma bölgelerde yaşayanlar, ev ve işyerlerini neden terk etti?..
Lefkoşa’nın Göçmenköy bölgesi niçin kuruldu?..
Günah işlemeyelim
Bilmeyenler, cesaret gösterip, bilenlerden bazı gerçekleri öğrenmek zorundadırlar...
Rumların 1963’te başlatmış oldukları saldırılardan sonra çok sayıda insanımız hayatını kaybetti...
Binlerce insanımız göçmen oldu...
Göçmenler yıllarca okullarda ikamet etmek zorunda kaldı...
Aylarca, bir sınıfta 30 kişiyi yatırdılar...
Erkekler mevzide, kadınlar ve çocuklar okul sınıflarında büyük sıkıntılar çekti...
Susuzluk ve gıda eksikliği vardı...
Uzun süre ilaç sıkıntısı çekildi...
Babalarımız uzun yıllar ayda sadece 30 Kıbrıs Lirası maaşla aile geçindirmek zorunda kaldı...
Genç yaşta hastalanan ve hayatını kaybedenler oldu...
Özgürlüğümüze kavuştuğumuz 1974 sonrasında çok şükür bunları bir daha yaşamaz olduk...
Herkesin yaşamı daha üst noktalara geldi...
Hırsızlık mı oluyor?..
Gelinen noktada bazıları, kuzeydeki Rum mülklerini kullananlara ‘hırsızlık’ damgası basıyor...
Çok yazık ve çok günah...
Güneyde mal bırakanlar var...
Güneydeki malını 1960’lı yıllarda yok pahasına satmak zorunda kalanlar var...
Gençlik yıllarında işyerini kapatıp, zorunlu olarak mücahitlik yapanlar var...
Yine kanlı saldırılar yüzünden babasını kaybeden ve hayatı kararan insanlar var...
Bu insanlar Rum mülkü kullanmış olamaz mı?..
Buna karşı çıkanlar, neden güneydeki Türk mülklerini sorgulamıyorlar?..
Harekat sonrasında yüzlerce Türk mülkünü, o günün koşullarına göre istimlak ettiler...
“Ben yasal devletim, istediğimi yaparım” diyerek, Larnaka Havaalanı dahil, çok sayıda belediye parkını, yeni yolları, okul ve mezarlıkları Türk arazilerini kullanarak yaptılar...
Baf, Limasol ve Larnaka’da yaşayan insanlarımız evlerini ve işyerlerini neden terk ettiler?..
Şimdi siz bu insanlara “Bırak evini ve işyerini, git Baf’ta otur” mu diyeceksiniz?..
Baf’ta ev mi bulacak?..
Evini bulursa, orada ne iş yapacak?..
Dükkan açarsa hangi Rum ondan mal alacak?..
Hayal görmeyelim lütfen...
Hayal uğruna insanlarımızın geleceğini ateşe atmayalım...
“Birinin kazanacağı, ötekinin kaybedeceği bir durum olmayacak” diyorsunuz...
Biri kazanırken, öteki kaybetmiş olmayacak mı?..
Yoksa onu Girne’den söküp, Mesarya ovasına göndermekle ‘kaybetmeyenler’ sınıfına mı koyacaksınız?..
Saldırmazlık anlaşması yaparlar mı?
Kıbrıs sorununun ‘kaybetmeden’ çözülmesini Rumlardan daha fazla istiyoruz...
Ancak, bizlere bir daha saldırmayacakları konusunda onlara güvenmiyoruz...
Daha geçtiğimiz yıl içinde Mehmet Ali Talat’a saldırdılar...
Korumasının kafasına sopa ile vurdular...
Kan akıtan bu faşistlerden bir tanesi dahi yargılanmadı...
Bir tanesi dahi cezalandırılmadı...
Onlara nasıl güveneceğiz?..
Güvenebileceğimiz insan sayısı çok azdır...
Gerçekten bizlere saldırmak istemeyen insanları vardır...
Ama sayıları azdır...
Ve bu azınlıktaki insanlar, çoğu kez bizlere ne söylüyor biliyor musunuz?..
“Bizimle birleşmek için aklınızı mı kaybettiniz?..”
Galiba o noktadayız...