Faizleri yükseltmeden enflasyonu indirmek mümkün değildir.
Ama faizleri yükseltmek akıl ve cesaret gerektirir, çünkü yüksek faiz durgunluğa neden olur. Ekonomiyi yavaşlatır, tüketimi kısar, işsizliği artırır.
Amerika’da 1961’den bu yana Merkez Bankası FED, enflasyonla mücadele etmek amacıyla dokuz kez faiz yükseltti. Biri hariç bunların hepsi durgunlukla sonuçlandı.
Durgunluk, art arda iki üç aylık dönemde genellikle gayri safi milli hasıla düşüşü ile ölçülen, ticaret ve endüstriyel faaliyette meydana gelen geçici azalmadır.
Fakat yüksek faiz her türlü ticari, konut, araç dahil her sahada borçlanmanın maliyetini yükselterek enflasyonu aşağı çeker.
Enflasyonun ekonomiye verdiği hasar, faiz artışından büyüktür.
Yüksek faizle yaşanılabilir çünkü iyileştiren bir ilaçtır. Yarattığı yavaşlama geçicidir.
Enflasyon ise kendiyle beslenen bir hastalıktır. Önlem alınmazsa, TC’de 1971 ile 2003 arasında görüldüğü gibi sürekli yüzde 20’nin üzerinde seyreder.
Bu nedenledir ki Financial Times Gazetesi’nin yaptığı bir araştırma, kalkınmış ve kalkınmakta olan ülkelerde son üç küsur ayda Merkez Bankalarının 60 kez faiz yükselttiğini ortaya çıkardı.
Bunların arasına birkaç gün önce Amerikan Merkez Bankası FED de katıldı.
FED faizi yükseltmekle kalmadı, bundan sonraki toplantısında gene yükselteceğini ve bilahare yapacağı toplantılarda da faiz artışına gidebileceğini ihsas etti. Yetkililer faiz artışının 2023’te yüzde 3.8’e ulaşmasını bekliyor.
Bunları yazarak nereye varmak istediğimi anlamışınızdır.
Amerika’da FED’in ekonomik gerilemeyi göze alarak faiz artırımına gitmesine neden olan enflasyon yüzde 9 civarındadır. Türkiye’de ise resmi enflasyon yüzde 70 dolaylarındadır. Bu ileri ekonomilerde ve demokrasilerde kabul edilmesi imkânsız bir orandır.
Buna rağmen, dünya Mersin’e giderken tersine gitmekte ısrar eden Erdoğan, faizleri yükseltmek yerine indirmeye, enflasyonu körüklemeye devam etmektedir. Fiyatlar yükselmeye devam ederken TL’nin değeri de sürekli düşüyor.
Erdoğan düşük faizin üretimi ve yatırımı artıracağını, ucuz TL’nin ise Türk mallarına ve turizmine olan dış talebi artıracağını hesaplamaktadır. Bu hesaba göre bunlar da ekonomiyi büyütecek, ülkenin kasalarını dövizle dolduracaktır.
Kâğıt üzerinde bu hesap doğru olabilir. Ama gerçek hayatta durum daha karmaşıktır. TL’nin değerinin erimesi birçok ihraç ürününün girdisi olan ithalatı pahalandırarak Türk mallarının çekiciliğini azaltmaktadır. Ukrayna Savaşı turizmi geriletmekte ve gıda fiyatlarında dünya çapında fiyat artışlarına neden olmaktadır.
Ücretlerdeki artış fiyatlardaki artışın arkasında kalmakta, genel bir fakirleşme yaratmaktadır.
Bu arada şirketler fiyatlarını ödedikleri ücretlerden daha hızlı artırarak muazzam kârlar elde etmektedirler.
Enflasyonun yükseleceği, çünkü hükûmetin faizleri yükseltmeyeceği genel bir beklenti olup fiyatların daha da artmasının başlıca nedenlerinden biri hâline gelmiştir.
AKP iktidarda olduğu sürece ekonominin düzelme olasılığı sıfıra yakındır. Bu günleri bile aramamız muhtemeldir.
Demkokratik ve gelişmiş Ülkelerde Merkez Bankaları faiz kararlarına Devlet müdahaleleri kesinlikle Yoktur! Dengesiz Ekonomi yüksek faiz ve İyi olmayan Siyaset neticesi Türkiye’nin içine düşmüş olduğu yüksek enflasyonu kısa sürede durdurabilmesi mümkün değildir, Yatırımcının güven duymadığı bir Ülkeye girebilmesi çok zor bir olanaktır!
Türkiye’deki yüksek faizler düşmedikçe Ülke Ekonomisi artıya geçmedikçe Enflasyonu ve fiyat artışlarını düşürmek çok zor olacaktır !