banner564

Bir bu eksikti

  Yıllardır bıkmadan, usanmadan ‘kanserojen ilaçlarla yetiştirilen’ sebzeleri ve hayvanlarda tedavi edilmeyen hastalıkları yazıyor; yetkilileri uyarıyoruz...
  Onlar da “Yoktur öyle bir şey” diyerek, yazılanları yalanlamaya çalışıyor...
  Bundan 20 yıl önce “Yoktur öyle bir şey” diyerek, hormonlu ve zehirli yiyeceklerin halka satılmasına izin verenlerin, daha sonra bizzat kendilerinin ve yakın çevrelerinin ciddi hastalıklarla boğuştuklarına tanık olduk...
  Yazık ve günah değil mi?..
  Bu ülkede insanları zehirleyecek kadar kuvvetli ilaçlar kullanılıyor...
  Erken üretim, yüksek gelir düşüncesiyle dünyanın gelişmiş ülkelerinde yasaklanan veya çok sınırlı miktarlarda kullanılan hormonlarla üretim yapılıyor...
  Vatandaşlar ‘sağlıklı yaşam’ düşüncesiyle, ne olduğunu bilmeden sebze ve meyve alıp yiyor...
  Sonra bu zehirler ve hormonlar vücutlarında birikerek, birçok hastalığa yol açıyor...
  Laneit adında bir zehir var...
  İnsan sağlığı açısından son derece tehlikeli...
  Rumlarda satışı ve kullanımı yasak...
  Ne var ki; son zamanlarda, bizdeki bazı üreticiler, kaçak yollardan Rumlara da bu ilaçlardan satıyorlar...
  Paranın gözü kör olsun...
  Böcekleri öldürecekler diye, insanları da öldürüyorlar...
  Son zamanlarda ithal ürünlerin yanı sıra, bazı yerli ürünlerin kontrol edilmesi ve limit üzeri kalıntı görülen ürünlerin teşhir edilmesi umut vericidir...
  Ancak tek başına bu uygulama yeterli değildir...
  Ürün örneklerinin tahlil edilmesi öncesinde satılanlar vardır...
  Veya tarlasına gidilmeyen insanların ürettikleri vardır...
  Öyleyse; Toptancılar Hali’nin artık uygulamaya geçirilmesi ve piyasaya sürülecek tüm yiyeceklerin burada kontrol edilmesi doğru olandır...

Şimdi de Mavi Dil
 
  Gelelim hayvan hastalıklarına...
  Onlarca üreticiden çok ciddi itiraflar duyuyoruz...
  Ovaya çıkardıkları hayvan sayısı 170 ise, dönüş yolunda 3-5 tanesinin öldüğünü söylüyorlar...
  Neden?..
  Hastalandıkları için...
  Büyükbaş hayvanlarda Brucella hastalığı var...
  Küçükbaşlarda Scrapie ve Maedi Visna...
  Ve son günlerde Güney Kıbrıs’ta başlayıp, kuzeye yayılan ‘Mavi Dil’ hastalığı...
  Bazıları “İyice pişirilen etlerin yenmesinde hiçbir sakınca yoktur” diyor...
  Peki iyice pişirilmeyenlerde?..
  Salam ve sosislerde...
  İç kısmı iyice pişmemiş köftelerde?..
  Hepsinden önemlisi iç organlarda?..
  İşte burada duralım...
  İç organ tüketiminin son derece zararlı olduğu konusunda herkes birleşiyor...
  Ancak; meyhanelerin hemen hepsinde, meze olarak masaya kavrulmuş ciğer servis ediliyor...
  Bazıları ‘vip’ müşterilerine ‘kellecik ve beyin’ de ikram ediyor...
  Rakı veya viskinin tesiri altındaki müşterilerin tamamına yakını ciğeri geri çevirmiyor...
  Hele içlerinden bir tanesi “Ye be de korkma” dediği anda, herkeste kahramanlık ruhu canlanıyor ve ciğerler afiyetle tüketiliyor...

Devlet nerede?
 
  Toplumun bu alışkanlıkları bilinmiyor mu?..
  Elbette biliniyor...
  Hayvan üreticileri “30 yıl önceki şartlarda bile köyümüze haftada bir veteriner geliyor ve hastalıklar konusunda bizlere yardımcı oluyordu... Ama artık bu hizmet verilmiyor” diyor...
  Yani hayvanların hastalanması devleti ilgilendirmiyor...
  Hastalıklı hayvanların büyük bir çoğunluğu, veteriner kontrolü olmadan kesiliyor...
  AB üyesi Güney Kıbrıs’ta mezbaha sayısı ikiye düşürüldü...
  Bizde 70’den fazla mezbahanın olduğu söyleniyor...
  Bu nasıl bir iş?..
  Bu devletin desteği ile halkın intihara sürüklenmesi değil midir?..
  Hükümetin, başka yerlerden kesinti yaparak, hayvan hastalıklarına karşı çok etkin bir kampanya başlatması, Veteriner Hekim sayısını da çoğaltması gerekiyor...
  Özellikle Mavi Dil hastalığına yakalanan hayvanların derhal imha edilmesi için önlem alınmalıdır...
  Kıbrıs, dünyanın en güzel ülkelerinden biridir...
  Ama bizler et, tavuk, sebze, meyve, hatta hellim tüketmekten korkar olduk...
  Yazık değil mi?.. 
YORUM EKLE

banner471

banner474