Sorgulanmamış hayat yaşamaya değmez.
Bu ünlü söz Klasik Çağ düşünürlerinden Atinalı Sokrates’e aittir.
Sokrates’e göre insan yaşadığı hayatı ve bu hayatın temel değerlerini sorgulamalıdır. Eğer sorgulamamışsa yaşanmaya değmeyen bir hayat sürüyor demektir.
Ona göre bir insanın hayatında yapabileceği en önemli şey, kendini analize tâbi tutmak ve felsefi tefekküre vermektir.
İnançlarını, değerlerini, hareketlerini incelemeye tâbi tutan ve hakikatin gerçek yüzünü görmeye çalışan kişi bilgeleşir ve kendini ve çevresindeki dünyayı anlaması derinlik kazanır.
Sokrates’e göre hayatı inançlarını ve tercihlerini sorgulamadan yaşamak, amacı ve anlamı olmayan bir yaşam sürmektir. Böyle bir yaşam cahillik ve sığ uğraşları kovalamakla geçer. Hakiki bir kavrayış ve anlamadan yoksundur.
Kendini ve dünyadaki yerini anlamaya çalışmayan kişi gerçekten yaşamıyordur, sadece vardır.
Sokrates bu düşüncelerini Atinalılar tarafından idam cezasına çarptırıldığı MÖ 399 yılındaki yargılanması sırasında açıkladı.
Üzerinden neredeyse 2500 yıl geçmiş olmasına rağmen sorgulanmamış hayatların yaşanmaya değmemesi, o gün olduğu gibi bugün de doğrudur.
Hatta, belki daha fazla.
Çünkü kendini ve dünyayı anlamak için çaba göstermeyen insanlarla dolu bir dünyada yaşıyoruz. Ve anlamayı değil, satın almayı ve biriktirmeyi teşvik eden bir ortamda.
Bu eksiklik en belirgin olarak politikacılarda, büyük işadamlarında ve teknoloji tiryonerlerinde, yani en çok zarar verme gücüne sahip insanlarda görülmektedir.
Bunlar için en önemli ve değerli şey para ve güçtür. Zirvede kalmak için her kuralı çiğnerler ve bu ulaşabildikleri herkesi zehirler, kendilerini de.
Bunları kovalarken çevreye ve çevrelerindekilere zarar verirler ama farkına varmazlar, varsalar da kendilerini kolay affederler.
Yönettikleri ülkeleri fakirleştirerek milyonlara hayatı zehir eden liderler. On para etmedikleri bariz, sandalye yapışığı parti patronları. Harun gibi zengin oldukları hâlde birkaç milyar daha kazanmak için ormanları kesenler. Eşsiz ekolojik değerleri yok ederek baraj yapanlar. Nereye varacağı belli olmayan Yapay Zekâ’nın yaratıcıları…
Çevrenize dikkatlice bakarsanız toplumun her katmanında bunlara benzeyen çok insan görürsünüz.
*
Sokrates’in sadık arkadaşlarından ve müritlerinden olan Chaerephon bir gün Delphi’deki kâhini ziyaret eder ve ona Atina’da Sokrates’ten daha bilge bir kişi var mı, diye sorar. Kâhin yoktur diye cevap verir.
Bu cevap kendine nakledildiğinde Sokrates şaşırır çünkü kendini hiç de bilge addetmemektedir. En bilge kişiyi bulmak niyetiyle politikacılarla, şairlerle, sanatkârlarla diyaloğa girişir. Her birinin kendi sahasında bilgili olduğunu ama bilmedikleri konularda da ileri derecede bir ukalalıkla ahkâm kestiklerini görür. Sonunda belki de Atina’daki en bilge kişi olduğum doğrudur çünkü ben hiç olmazsa bildiklerimin sınırını biliyorum, diye düşünür. Ve bu düşünceyi şu ünlü cümle ile formüle eder: “Bildiğim tek şey, bir şey bilmediğimdir.”
Yukarıda sıraladığım kişiler arasında bu sözü söyleyecek bir kişi çıkar mı acaba?
Her yazınızı okuduğumda, donup kalıyorum.
İçim mi acıyor bilmiyorum! Teşekkürler Üstadım.