25 Kasım’da gerçekleşecek Berlin buluşması öncesine bir bakış atmakta fayda var. Sayın Anastasiadis Berlin öncesi Vatikan’da Papa ile görüştü. Dışişleri Bakanı Sayın Hristodulides ise ABD Dışişleri Bakanı Sayın Mike Pompeo ile görüştü. Her iki görüşmede ince ayarla düzenlendi. Bir kere Sayın Pompeo ile görüşme, ABD ile “ Kıbrıs Cumhuriyetinin” gerçekleştirdiği terör ve Doğu Akdeniz’de işbirliğini esas alan “ stratejik belge” antlaşmasının yıl dönümüne denk getirildi. Bu Berlin öncesi bir imaj operasyonudur.
Sayın Anastasiadis'in Vatikan ziyareti de anlamlıdır. Papa Sayın 1. Francais; 1000 yıldır Avrupa dışından seçilen Latin Amerikalı ilk Papadır. Üstelik mütevazı kimliği ve dini, etnik kökene bakmaksızın barışçı mesajlar veren yaklaşımı nedeni ile dünyada saygınlık kazandı.
Berlin buluşması öncesi Güney, böylesi diplomatik adımlarla Berlin’e gidiyor. Amacı ne? Crans Montana görüşmelerini çıkmaza sokan taraf olmanın imajını silmek.
Peki, Berlin ziyareti öncesi bizde durum ne? Kuzey Kıbrıs’ta herkeste farklı tespitlerle oluşan bir kanaat var.” Buradan bir şey çıkmaz.” Bu hal nedeni ile ne toplum içinde, nede dış alanda aktif bir girişim yok. Aksine bir birimize dönük, Saray Önü muhabbeti ile atıp tutma yapıyoruz.
Sayın Çavuşoğlu görüşmelerin sonuç alıcı olması gerektiğine dönük vurguyu içeren bir açıklama yaptı. Ancak bunu, günümüz de Türkiye iç siyasetine etki eden milliyetçi duyguların ağırlığındaki bir vurgu ile ifade etti. Bundan sanki Türkiye görüşme istemezmiş gibi bir anlam çıktı. Sayın Anastasiadis bunu kurnazca, hemen fırsata çevirerek, hazır Vatikan’da iken hemen cevap verdi.
Halbuki ayni günlerde Güneyde, AKEL GS Sayın Andros Kibrianu, Sayın Anastasiadis'i BMGS Sayın Guterres'in göstergelerinde yer alan Siyasi Eşitlik ve Etkin Katılım noktalarını, Crans Montana'da çıkmaza sokmasını hatırlatan eleştiri ile birlikte Berlin’de ayni tavrı takınmamasını ifade etti.
Bu,“Türk Tarafının “ diplomasi yapımcılarının gözüne çarpmadı. Çarpmadığı için Sayın Çavuşoğlu’nun özünde sonuç alıcı görüşme vurgusu olan, ancak sert ifadeler nedeni ile görüşmeye karşı imiş gibi yansıtılan açıklaması gelişti. Böylece o da Sayın Çavuşoğlu’na karşı cevap vermek yoluna girdi. İçteki dağınıklık ve Türkiye ile sağlıklı iletişim yokluğu nedeni ile mesajlar verilemedi.
Peki, Sayın Başbakan ve Dışişleri Bakanının Güneyin Berlin görüşmesi öncesi yaptığı diplomatik girişimlere yönelik planlı bir diplomatik girişimi var mı? Yok. Bir tek Sayın Tufan Erhüman'ın kendi imkanları ile Güneydeki siyasi partilerle, ABD, Rusya ve AB ülkelerinin Kıbrıs’taki Büyükelçilerine yönelik görüşmeleri var. Başka? Kocaman bir hiç. Ne var? Kendi kendimizle dövünmek.
Ancak iki tarafta da ilkesizlik dorukta. Güney; ABD ile görüşme yaparken İsrail yönetimi, Filistin sorununa çözüm bulmak için BM’nin aldığı iki devletli çözüm kararını etkisiz kılmak amacı ile işgalindeki Filistin Topraklarını gasp etme kararı aldı. Güneyde BM'nin Siyasi Eşitlik ve Etkin Katılım kararını etkisiz kılmak için bu kararı destekleyen ABD ile görüşmeye koşarak gitti… Yani bindiği dala balta vurulmasına gözünü kapatıyor. İlkesizlik bağnazlık nedeni ile dorukta.
Kuzeyde ilkesizlik dorukta... Sırf BM'nin adanın Toprak Bütünlüğüne ve Siyasi Birliğine dayalı Federal Çözüm kararını boşa çıkartacaklar ve iki ayrı devlet tavrına yol açacaklar diye, Suriye ve Irak'ta Toprak Bütünlüğü ve Siyasi Birliğe dayalı çözüm bulunması tezini Kıbrıs üzerinden darbeliyorlar.
Yani iki tarafın siyaset yapımcıları, kendi elleri ile bağnazlığın doruğunda kendi doğru tezlerinin altını kendi elleri ile boşaltıyorlar. Ancak kesin olan bir şey var. Kafamızı Saray önünden çıkartalım.
Berlin öncesi haller
- 21 Kasım 2019, 09:51
- 228
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi