Sağlıkta yaşananlar bugünün sorunları değildir...
Yılların ihmali vardır...
Hemen her yıl hükümet değişikliklerinin yaşandığı küçük bir ülkede, ne ekonomik istikrar sağlanabilir, ne de sağlık, eğitim, trafik, tarım ve hayvancılık sorunları düzelebilir...
Küçük ülkemizin ana sorunu siyasetin amatörce yapılması ve halkın bu amatör ruhun arkasında sürüklenip gitmesidir...
Yaratılan mevcut yapı içerisinde ‘temiz siyaset’ yapılması da mümkün değildir...
Hele ‘hesap soracağını’ ve ‘yolsuzlukları yargıya taşıyacağını’ söyleyerek siyaset sahnesine adım atan bir kişiyi anında karalamaya başlarlar...
Devletin ve bazı güçlü kurumların ‘besleme alanında’ olanları harekete geçirirler...
O nedenle, siyasette başarı şansı çok yüksek olan, deneyimli ve çalışkan insanlar hep arka planda durmayı tercih ederler...
Geçtiğimiz günlerde bir milletvekili, yıllar öncesinde Arif Hoca’nın söylediklerine benzer ifadeler kullanmış “Çirkef yatağında çiçek yetişmez” demişti...
Kuşkusuz ‘çirkef yatağı’ benzetmesi, ülkede hemen her şeyin bozulduğunu anlatma amacını taşıyor...
Neden böyle?
Her yıl hükümet değişikliği yapılarak bakanların ve tüm üst kademe yöneticilerinin de bundan etkilenmesi nedeniyle ‘uzun vadeli’ programlar yapılamıyor...
Ömrünün kısa olduğunu düşünen siyasiler ise; ülke sorunlarına yönelmek yerine daha çok kişisel ve partisel konulara yöneliyor...
Gününü gün etmenin en doğru yöntem olduğunu düşünüyor...
Bir sonraki seçimde oy alabileceği çevrelerin işlerini hallederek, kendi geleceğini sağlamlaştırmaya çalışıyor...
Böylece, devleti içinden kemirenlere karşı en ufak bir önlem almıyor...
“Bana ne” diyerek, gözünün önünde cereyan edenleri görmezden geliyor...
Almak, çalmak, götürmek, batırmak ‘yasal hale’ geldiği için olanı, biteni duymak istemiyor...
Ülkenin bugünkü haline kısaca bir göz atalım:
Sağlıkta ikinci kez grev eylemi yapılıyor...
Kamu taşımacılarının başlattığı eyleme, sınavlar nedeniyle ara verildi ama sorunlar çözülmedi...
Süt bedelini zamanında alamayan hayvancılar yine eylem uyarısı yapıyor...
Musluğundan su akmayan vatandaşlar öfke kusuyor...
Hükümet, Londra’daki Kıbrıslı Türklere KKTC’de konut satacak diye 45 bin Sterlin harcama yapıyor ve bir avuç ziyaretçi ile kendi kendini avutuyor...
Diğer yandan hastanelere 3 tane solunum cihazı alınamıyor...
Bazı büyük hastanelere ultrason cihazı da alınamıyor...
Geçitköy barajına sadece 700 metre mesafede bulunan Akdeniz köyüne su götürmek için ‘kaynak’ bulunamıyor...
Aydınköy’de, Güneşköy’de, Yiğitler’de ve daha onlarca bölgemizde yaşayan insanlar susuzluktan inliyor...
Mersedes, BMW ve Jeep patlamasının yaşandığı, 800 bin cep abonesinin bulunduğu bu ülkede yaşananlara bakınca “Benzeri yok” demek yanlış bir teşhis olur mu?..
Ne dersiniz?..