Sınır kapılarının açılmasından sonra güneydeki marketlere akın eden Kıbrıslı Türklerin, gıda maddeleri dışında plastik eşya satın almaları en fazla zengin bir Rum işadamının dikkatini çekmişti...
O’nun adı Lordos...
Maraş’ta çok sayıda otelleri var...
Barış Harekatı sonrasında Haspolat Sanayi Bölgesindeki plastik fabrikası bizde kalmıştı...
Kıbrıslı Türklerin, Rum marketlerinden plastik kova ve sepet aldıklarını öğrenince yakın dostlarına aynen şunları söylemiş:
“Yahu ben bunlara bir fabrika, 30 yıllık da ham madde stoğu bıraktım... Bunlar fabrikayı batırdıkları için mi bizim tarafa akın ediyorlar...”
Evet o fabrika, diğerleri gibi batmıştı...
Nedenini sorarsanız; fabrikanın o devirde işletmesini üstlenen ve bir KIT kuruluşu olan Sanayi Holding, aşırı istihdamlar yüzünden üretim maliyetlerini yükseltmiş, sonrasında Türkiye’den ucuzları gelince de iflas etmiş...
Halen bazı mantıksız eleştirilerle Sanayi Holding’in kasıtlı bir şekilde batırıldığını iddia edenler var...
Ancak gerçekler faklıdır...
Sanayi Holding gibi, diğer tüm kamu kuruluşları aşırı istihdam, hesapsız kitapsız harcamalar ve beceriksizlikler yüzünden batırıldı...
Singapur’a gönderilen motor
En ağır fatura ise KTHY’den geldi...
KTHY’nin batmasına sebep olanlardan bir tanesi dahi yargıya götürülmedi...
Hala sosyal medyada olmayan KTHY’nin uçaklarını gezdirenler var...
Ama o rüya sona erdi...
KKTC’nin müthiş yöneticileri inat ve ısrarla “Biz yöneteceğiz” diyerek KTHY’nin, Türkiye’den koparılmasını başardılar...
Yönetim kuruluna ‘partili arkadaşçıklarını’ atadılar...
Hiç ilgisiolmadığı halde partili arkadaşçıklarını Genel Müdür de yaptılar...
Sonrasında neler oldu neler?..
Bir uçağın motorunu tamir niyetiyle Singapur’a gönderdiler!!!
Tam 5 milyon dolarcık ödediler...
Motorun arızası giderilmeyince bu kez Fransa veya Almanya’ya gönderip, çok daha az para ile sorunu çözdüler...
Peki havaya giden 5 milyon doların hesabını kim verecek?..
Bunun hesabını veren de olmadı, soran da...
Meclis sözde bir araştırma komitesi kurdu...
Komite rapor hazırladı...
Açıklandığı zaman ise kıyamet koptu...
Bir parti, diğer partiyi partizanlık yapmakla suçladı ve iddiaları reddetti...
Neden?..
Çünkü kendi iktidarları döneminde, kendilerince atananları hedef alıyordu...
Farklı bir durum olsaydı, o zaman da diğer parti benzeri suçlamayı yapacaktı...
Bu ülke küçük...
Ancak yolsuzluk ve suistimallerin boyutları büyük...
Gelen vuruyor, giden vuruyor...
Göstermelik araştırma komisyonları hiçbir sonuca varamıyor...
Ayakta kim kaldı?
Neyse biz yeniden devlet kuruluşlarına dönelim...
Ayakta kimler kaldı?..
Telefon Dairesi...
Elektrik Kurumu...
Cypfruvex...
Ve sözde köylünün malı olan ancak siyasiler tarafından çiftlik gibi kullanılan Kooperatif Merkez Bankası...
Telefon Dairesi iş yapamaz durumda...
Elektrik Kurumu hemen hergün tekliyor...Çok yüksek maliyetlerle üretim yapıyor...
Cypfruvex; narenciye üreticisinden aldığı ürün bedellerini zamanında ödeyemiyor...
Bir nevi iflas...
Geriye Kooperatif mi kaldı?..
Sormayın burası bir çiftlik...
Her iktidar değişikliğinde bu çiftliğin yönetimine getirilenler, fırsat buldukça ineğin memesinden süt sağmayı çok severler...
Bir de ‘yukarıdan gelen emirleri’ yerine getirmeyi iyi becerirler...
En yüksek emir makamı Bakanlar Kurulu’dur...
Elektrik Kurumu veya Sosyal Sigortalarda para mı eksiliyor...
Hemen karar üretiyorlar:
“Devlet kefaletiyle Kooperatif Merkez Bankasından 10 milyon dolar aktarılması...”
İstihdam merkezlerinden biri olan Kooperatif; yüksek maliyetlerini kapsayacak şekilde faiz oranları belirleyip parayı aktarıyor...
Kıbrıs Türk Hava Yollarına da bu şekilde milyonlarcalira aktarmıştı...
Sonra ne oluyor?..
Para aktardıkları kurum batıyor...
Ama banka kağıt üstünda ‘karlı’ görünüyor...
Peki borçlar?..
“Devlet kefaleti” diye bir yazıcık var ya...
Koy tencereye kaynatıp suyunu iç...
Devletin altın veya petrol rezervleri olmadığına göre; o kefaletin anlamı ancak budur...
Koy tencereye kaynatıp suyunu iç...
Ne diyor o başkan
Son aylarda yeni istihdamlar ve kredi meseleleriyle ilgili olarak gündeme gelen Koop Başkanı bir anda istifa ediyor...
İstifa sonrasında gecikmeli de olsa bir açıklama yaparak, kendi döneminde bankayı ileriye taşıdığını iddia ederek, bunu çekemeyenler olduğunu belirtiyor...
Yalan mı?..
Büyük başarılar olunca, çekemeyenler de çok oluyor!..
Ama en önemlisi, istifa eden bu başkanın hükümetin büyük ortağına yönelik suçlamasıdır...
Ne dediğini birlikte okuyalım:
“Devletin, Kooperatif Merkez Bankasına olan borçlarını ödemekten imtina etmesi bize göre kabul edilebilir bir yaklaşım değildir...”
Şimdi bu kısa metni açalım:
1-Devletin bankaya borcu vardır... Ama ödemiyor...
2-Devletin bankaya borcunu ödememesi kabul edilemez...
Neden?..
Çünkü; devletin batık kuruluşlarına verilen o milyoncuklar, vatandaşların mevduat birikimleridir...
Şimdi anladınız mı siyasilerin çiftliğinde nelerin olduğunu?..
Konuyla ilgili çok sayıda köşe yazımızın olduğunu onlara anımsatalım...
Bir milyarı aşkın para ‘Devlet kefaleti’ adı altında batmış kurumlara verildi...
Geri dönüşü imkansız...
Bu durumda ne yapılması gerektiğine kim karar verecek?..
a)Savcılık
b)Sayıştaylık
c)Ombudsman
d)Polis
e)Başbakanlık Denetleme Kurulu
f)Kooperatifin gerçek sahibi olan köylüler
Haydi kolay gelsin...