banner564

Başörtüsü, Sis Bombası ve Büyükelçilikler

Halkların bir nevi “Kasaphanesi” haline döndürülen Orta Doğu’da, ülkelerin toprak bütünlüğü, siyasi demokratik birliğinin sarsılması çabalarının doruğa çıktığı bir dönemdeyiz. Böyle bir halde biz Kıbrıs’ta,  “bakar kör” halinde iken, Türkmenistan’dan sonra Özbekistan ve Kazakistan da ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ne Büyükelçi atadı. 
Böylece Federal Çözümü rafa kaldıran Tatar; UBP, Arıklı ortaklığının içi boş, “Türki Cumhuriyetler bizi tanıdı, tanıyor” söyleminin ne denli temelsiz olduğu ortaya çıktı. Şimdi bunlar, bu gelişmeyi görünmez kılmak için, başörtüsü, sis bombası atmayı da marifet saydılar. 
Halbuki; dış politika; ideolojik, etnik, dini, siyasi değerlerle belirlenmez. O ülkelerin siyasi, ekonomik çıkarları ve dünyadaki konjonktür gelişmelerle de gerçekleşen değişimlerin dengeleri ile şekillenir. Ama eğer siz, dış politikayı, iç politikada siyasi kazanımlar elde etmenin aracı kılarsanız, başarısızlığa düşmeniz kaçınılmaz olur.  
Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafının yıllarca iğne ile kuyu kazarak elde ettiği BM Parametreleri zeminini terk edip, “İki Devletli” teze dönerseniz, bu kaçınılmaz olur. 
Çünkü bir yandan hakimiyetçilik öte yandan da ayrılıkçılık dar milliyetçiliğinin Orta Doğu’yu, “Halkların Kasaphanesine” döndürdüğünü gören Asya’nın, Avrupa’nın farklı etnik ve dini kimliklerin yer aldığı ülkeleri, sizin toprak bütünlüğünü göz ardı eden tavrınıza karşı olur. Üstelik siz meydanı da Güneyin, “Büyük Ulus” şovenizminin esiri olan bağnaz hakimiyetçi, siyaset yapımcılarına terk edersiniz.
 Onların da toprak bütünlüğü savunuculuğu adı altında; İki Toplumlu, “Kıbrıs Cumhuriyetinin” Kurucu Ortağı olan Kıbrıs Türk toplumunun; siyasi eşitliği ile Kıbrıs adasının geleceğinde ve tüm değerlerindeki ortaklığını göz ardı ederek hareket etmesine zemin sağlarsınız. Üstelik; 3-4 Nisan 2025’te AB- Orta Asya ülkeleri Zirvesini görmezden gelmeyi ve bunu da halkınıza duyurmamayı meziyet sayarsan, bunlar kaçınılmaz olur. 
Dünyanın yeniden şekillendirilmeye çalışıldığı zamandayız. Bu bağlamda Çin’in İpek Yolu, ABD ve AB’nin Baharat Yolu, Rusya’nın bunların arasında kendini merkezde tutma çabası ve AB’nin de enerji ve ticaret yolları temelinde, Orta Asya’daki bu girişimlerde konum elde etme amacı doruktadır. Böyle bir halde, dünyanın ekonomik, siyasi ve askeri olarak güçlü dört kutuplu halinin ortasında kalan, Orta Asya’nın ülkeleri ne yapacaktı? 
Elbette ki onlarda kendi ulusal çıkarlarını gözeteceklerdi. Bu nedenle de denge içinde kalmaları doğaldır. Onlara niye kızıyorsunuz? Kızmanız gereken husus kendinizdir. Çünkü AB olgusunda, sizin bağnaz politikalarınız nedeni ile Kıbrıs Türk toplumu yer alamadı. Eğer Federal Kıbrıs’ın siyasi eşit tarafı Kıbrıs Türk toplumu olsa ve AB karar alma süreçlerinde yer alsaydı, Güneyin bağnazları bu konumu, kendi dar milliyetçi hesapları için kullanabilir miydi? Bu nedenle 24 Nisan Referandumunda, o dönemdeki Başkanları, Müteveffa Papadopulos’un “Hayır” kampanyası ile Güneyden çözüme ret çıkması ile Federal Kıbrıs’ın gerçekleşmemesini, “Allah Rumlardan razı olsun” diye “Türkçe” karşılayanlar, şimdi bu halleri, mum yakarak mı karşılasınlar? 

YORUM EKLE
YORUMLAR
Tamer Karadeniz
Tamer Karadeniz - 1 hafta Önce

Rumların: en başta siyasi, ekonomik, toplumsal, coğrafi, ekonomik, kültürel ve askeri eşitliği taniyacagina inanıyor musunuz?

Çözümsüzlükten Beslenen Hangi Taraf?
Çözümsüzlükten Beslenen Hangi Taraf? - 6 gün Önce

2003'te Annan Planı'nı Kıbrıslı Türkler değil Güneydeki Rumlar reddetti. 2017'de Crans Montana'da masayı Kıbrıslı Türkler değil Güneydeki Rumlar terk etti. Yahu Lefkoşa'daki kapıların bile sayılarını arttırmak için başka başka tavizleri kim istiyor? Türkler mi Rumlar mı? Rumlar çözümsüzlüğü uzun vadede çözüm olarak gördükçe adada kalıcı ve istikrarlı bir çözüm olmaz. Bunu siz de çok iyi biliyorsunuz. Lütfen sürekli Türkiye'yi değil arada bir asıl sorumlu olan tarafı da eleştirin.

Mehmet Davutoğlu
Mehmet Davutoğlu - 5 gün Önce

Aklı başında yorumlar, daha Rumları tanıyamıyanlardan ne olur, diri diri gömerler sizi

banner471

banner474