banner564

Bakın ne diyorlar?

   Kıbrıs sorununa kapsamlı çözüm bulunmasını amaçlayan Annan Planı’na önce destek veren, son dakika ise ‘OHİ’ye yönelen AKEL’in 2004 yılındaki en önemli gerekçesini hep birlikte anımsayalım...
   “Anlaşmanın Güvenlik Konseyi tarafından garanti edilmesi gerekirdi” diyen AKEL, 1960 anlaşmalarından kaynaklanan ‘Garantörlüklerin’ kaldırılması yönünde tek kelime söylememişti...
   Şimdi ise 8 tane kırmızı çizgiden söz ediyor...
   Üstelik, Kıbrıslı Türklere ‘en yakın parti’ olan AKEL bunu yapıyor...
   Kırmızı çizgilerden 4 tanesi şöyle:
   Adada tek Türk askerinin kalmaması ve adayı kısa sürede terk etmesi...
   Bir diğeri ise ‘işe yaramaz garantilerin’ ortadan kaldırılması...
   Avrupa muktesebatından sapmaların olmaması...
   Maraş ve Güzelyurt’un Rumlara iadesi ve özlü toprak düzenlemesi...
   Rumların komünistleri böyle...
   AKEL, Kırmızı Çizgilerden söz ederken, kuzeydeki benzeri CTP “Bizim kırmızı çizgimiz yok” diyor...
   Çünkü kırmızı çizgilerin daha başlangıçta olumsuzluk yarattığını savunuyor...
   Rumların sözde sosyalist partisi EDEK ise, aşırı sağdaki DİKO, Vatandaşlar ittifakı ve ELAM gibi, iki bölgeli federasyona da karşı çıkıyor...
   Türk askerinin kayıtsız, şartız çekilmesini, tüm Türk vatandaşlarının gönderilmesini ve Kıbrıs Cumhurieyeti’nin egemenliğinin tüm adaya yayılmasını istiyor...
   Rumların iktidar partisi DİSİ de Anastasiadis’in politikalarını destekliyor...
   Takvim ve hakemliğe karşı çıkıyor...
   Garantilerin tamamen yok edilmesini savunuyor...
   Kısacası diğer partilerle ‘uyum içinde’ yürüyor...
   KKTC’nin, bir diğer sol partisi TDP ise DİSİ’yi ziyaret ederek, 2016 sonuna kadar çözüme ulaşılması için destek beyan ediyor...
   2016’ya kadar çözüme ulaşılabilmesi için Rum tarafının öne sürdüğü şartları kabul edemeyeceğimizi bilerek, ya da bilmeyerek...
   Ama “her koşulda çözüm istediğimiz” şeklinde bir imaj yaratılıyor...
   Habuki Cumhurbaşkanı Akıncı, 25 Eylül akşamı New York’ta yaptığı açıklamada ‘Dönüşümlü Başkanlık’ olmadan çözümün olamayacağını, hatta bir yanlış anlama olmamışsa, referanduma da gidilemeyeceğini söylemişti...
   Rum tarafı ‘Yönetim ve Güç paylaşımı’, ‘AB’, ‘Mülkiyet’ ve ‘Vatandaşlık’ olmak üzere 4 başlıkta istediklerini elde ettikten sonra, Türk tarafının ‘Dönüşümlü Başkanlık’ talebini sonraya bırakmıştı...
   Önümüzdeki günlerde bu konunun karara bağlanmaması halinde, müzakerelerin tehlikeye gireceğini herkesin düşünmesi gerekiyor...
   Ayrıca Anastasiadis’in; diğer Rum partilerinin, Yunanistan’ın, kilisenin ve Rum işadamlarının baskıları sonucunda ‘Dönüşümlü Başkanlığa’ sıcak bakmadığı da biliniyor...

Son mesaj Londra’dan
   
   Gelinen aşamada kendi kendimizi kandırmak veya suçlu aramak yerine, Rum tarafının yürütmekte olduğu ‘ulusal politikaya’ ve izlemekte oldukları ‘taktiklere’ bakmamız gerekiyor...
   Rum lideri Nikos Anastasiadis, New York zirvesinde ‘Yol haritasının’ belirlenmesini kabul etmedi...
   Rum Dışişleri Bakanı Kasulidis, New York’ta Mısırlı meslektaşı ile 11 Ekim’de gerçekleşecek olan Kahire zirvesinin detaylarını belirledi...
   Bu zirvede, Türkiye’yi devre dışı bırakan doğal gaz transferi konusundaki uzlaşılar daha da ileri görütülecek...
   Devam edelim...
   Rum Enerji Bakanı Lakkotripis, önceki gün Bulgaristan Enerji Bakanı ile görüştükten sonra 11’inci parselde doğal gaz sondajlarının 2017’de başlayacağını söyledi...
   Lakkotripis bugün de Atina’da Yunan ve İsrail Enerji bakanları ile buluşacak...
   Gündemde deniz altından elektrik ve doğal gaz borularının haritası var...
   Ve müzakerelerin başlayabilmesi için Barbaros Hayrettin Paşa gemisinin Kıbrıs’ı terk etmesini şart koşanlar bunu yaparken, bizim taraf ‘çözümün yararlarından’ söz etmeye devam ediyor...
   Mülklerin büyük bir kısmı gidecek...
   On binlerce insanın işi ve gelirleri tehlikeye girecek...
   Türk askeri gidecek...
   Tek güvencemiz olan garantiler iptal edilecek...
   Ve bizler kazançlı çıkacağız?..
   Gazdan milyarların akacağını düşünerek mi bu kadar iyi niyetliyiz?..
   Gazın ne şekilde ve nerelere gönderileceği çoktan kararlaştırıldı...
   Türkiye’yi dışlayan stratejik anlaşmalar imzalandı...
   Ayrıca elde edilecek gelirlerin, Rum kamu borçlarına harcanması yönünde yasa hazırlandı...
   Bize neyin kalacağını anlamakta zorlanıyorsak, ciddi sorunlarımız var demektir...
   Gelelim en sonuncusuna...
   New York zirvesi sonrasında önceki akşam Londra’ya giden Anastasiadis, burada 70’inci yaş gününü kutladı...
   Kendisine ‘Birleşmiş Kıbrıs’ın’ pastası ikram edildi...
   Bunu gören insan coşmaz mı?..
   Elbette coşar...
   Hatta şaha kalkar...
   Anastasiadis şaha kalkınca söylediklerini, altını çizerek aktarıyorum:
   “Kıbrıslı Türklerin asılsız kaygılarını önemseyerek, Kıbrıslı Rumlara haksızlık etmem...”
   Bunu iki, üç kez okumak, düşünmek ve hayalden uzaklaşmak gerekiyor...
   Güvenlikle ilgili kaygılarımız, Rum liderine göre ‘asılsız’ oluyor...
   ELAM’ın sopalarını ‘Allah’ın ikramı’ olarak kabul ettiği için olacak...
   Ve bu asılsız kaygılar nedeniyle garantilerin devamını kabul edemeyeceğini tekrarlıyor...
   Kıbrıslı Türklerin kaygılarını önenmsemediği sürece bir çözümün olamayacağını bildiği halde bunu yapıyorsa...
   2016 veya 2017’de çözümün ‘hayalden öteye’ geçemeyeceğini ona en yakınındakiler söylemeli...
   Hatta ilk buluşmada Cumhurbaşkanı Akıncı da söylemeli...
YORUM EKLE

banner471

banner474