banner564

Bahçeden hurma ve servi haberleri

Dünya dönerken geriye yaslanıp güneşle arasındaki mesafeyi artırınca sıcak geri çekilmeye başladı ve ben Haziran sonundan beri ilk defa bahçeyi dolaşmaya çıktım. 


Geçen kış oğlum Selim’in diktiği üç hurma ve iki mavi servi fidanının yazı nasıl geçirdiğini görmek ve fotoğraflarını çekip ona göndermek istiyordum.  


Hurmalar kurumamışlardı ama pek büyümemişlerdi de. Bu normaldi çünkü hurma yavaş büyüyen bir ağaçtır. Senede 15 cm kadar büyür, okuduğuma göre. 


Serviler ise harika durumdaydılar. Diktiğinde dizime kadar gelen iki sıska fidan, boyuma yaklaşmış ve yayılmaya başlamıştı. Servi, hurmanın tersine, senede 60 küsur cm büyür, yerini severse.


Birkaç yerde, bahçenin kuzey hududunu işaretleyen servi ağaçlarının dibinde dört beş grup hâlinde 15, 20, 25 servicik var. 


Bunlar Kıbrıs’a has olan servi cinsindendir, Cupressus sempervirens. Birçok yerde servi olmasına rağmen sadece burada ağaçlardan düşen tohumların filizlenmesinin nedeni orada yüzeye yakın bir yerde su olması, tahminimce. 


Merak ettiğim şu: Kaç yaz daha atlatabilecekler? Ve dip dibe olduklarından, hepsinin büyümesi mümkün olmadığına göre içlerinden kaç tanesi ağaç olacak?


Orası başka tohumlar için de müsait olabilir mi? Bunu test etmek için Akdeniz iklimine dayanıklı başka tohumlar da atacağım. 


Bazı ağaçlar doğarken bazıları ölüyor. Buna alışamadım. Ağaçlar sanki hep kalmalı, hiç kurumamalı gibi geliyor bana. Hikâye, tabii. 

Bahçedeki son kayısının da kuruduğunu yazmıştım. Yüksek, soğuk yerleri seven kayısı için bu bölge çok alçak ve sıcak, birinci sorun bu. 


İkincisi, satılan kayısı fidanlarının neredeyse hepsinin ithal ve adanın iklimiyle uyumsuz olmaları. Hemen kurtlanıyorlar. Bu yüzden yıllarca bakmama rağmen bir tek meyvesini bile yemeden kuruyan kayısılarım oldu. 


Bu kayısı diğerlerinden daha uzun yaşadı, çünkü yerli idi. Zerdali desem daha doğru olacak. Mayhoş, harika kokusu olan meyveleri vardı. O da kurtlanıyordu ama kurtlar meyvenin bir tarafına saldırdıkları için ikiye bölüyor, kurtlu kısmanın attıktan sonra sağlam kısmını yiyordum.


Ağaçtan meyve yemekten güzel ne var?


Bir türlü ders almadığım için birkaç hafta önce Lefkoşa’nın Rum tarafındaki bir ev marketinden bir Deftera kayısı fidanı aldım.  


Yağmur yağmaya başladıktan sonra daha özenle bakmak için evin yakınına dikeceğim. Yerli bir tür olduğundan dayanacağını umuyorum. Bir zamanlar karışık bir köy olan Deftera  Lefkoşa’dan 15 km uzaklıkta kayısılarıyla ünlü bir Rum köyüdür.


Aynı yerden, Espasito çok seviyor diye bir de pomelo fidanı aldım. Pomelo, ağırlığı iki kiloya kadar çıkabilen, turunçgiller ailesine ait bir meyvedir. Acısı alınıp biraz tatlandırılmış greyfurt lezzetindedir. Dilimlenip dilimlerin içinde bulunduğu zar ayıklandıktan sonra yenir. 


Bu son. Bundan sonra yeni fidan almak yok. Söz! Ama yemin edemem. 

YORUM EKLE
YORUMLAR
Yavuz
Yavuz - 1 yıl Önce

Ağacına çıkıp dallarına bacaklarımızı açarak durup yediğimiz incirler, en güzelini gözle seçtikten sonra dalını kırmadan aşağıya kanırtıp kopardığımız çocuk kafası kadar ayvalar, dalın en ucuna uzanıp parmak uçlarıyla yakaladımız kirazlar, germeye vurup ikiye ayırarak göbeğini yediğimiz karpuzlar, ellerimizi boyayan cevizler, esnek dallarını kırmadan eğip uçlarından kopardığımız fındıklar, dallar dolusu eriğini ağzımıza dökecek kadar eğilen evin önündeki mürdümden annemin yaptığı reçellerin bulunmaz lezzeti... Ve ağaçlardan meyve toplarken tek bir dalı kırmamak, tek bir yaprağı koparmamak terbiyesi... Kurumadıkça ağaç kesmenin akla gelmemesi... Betonlar içindeki İstanbul'da sabah sabah bizi çocukluğumuzun köylerine götürdüğünüz için bir kez daha sağ olun Metin Bey. İyi günler.

m.şakir
m.şakir - 1 yıl Önce

dalından dut yemek kadar zevkli bir şey yoktur. Ah çocukluğum.

Ahmet Ö.
Ahmet Ö. - 1 yıl Önce

Kayısı denince aklıma hep Elazığ ile Malatya arasındaki kayısı bahçeleri geliyor. Daha doğrusu o bahçelerde konumlanmış cırcır böceklerinin kulakları sağır edercesine etrafa yayılan sesleri gelir. Çok zevkli bir konser gibidir.

Ahmet Ertaş
Ahmet Ertaş - 1 yıl Önce

Teşekkürler sayın Metin Münir.

Sufî
Sufî - 1 yıl Önce

Hepimizi cocuklugumuza görürdünüz, üstadım. Topragin , evlerinin önünde bahçeler oldugu, güzelim istanbulda bahceler yok artık... o ağaçlar meyveler , aromalarida yok.. ne mutlu size bahcenizin olması.. Afiyet şifa olsun

Tarık
Tarık - 1 yıl Önce

O güzel kavunları, şeftalileri okşayarak, öperek, koklayarak... Adeta bir çocukmuşçasına üzerine titreyerek büyütmek.... Yerken ağzıma gelen o muhteşem aroma, işte bu hayattaki en büyük zevktir.

Nick
Nick - 1 yıl Önce

Teşekkürler Metin Bey.

Ruh ikizi
Ruh ikizi - 1 yıl Önce

Bahçecilik yapacaklar için yerli tür çok önemli.Teşekkürler Sayın MM.


banner608

banner474