banner564

Baharı bekleyen kumrular gibi! 

Berlin görüşmeleriyle ilgili olarak çok şey yazılıp, çiziliyor. 
Buluşmaya kafa yoranların çoğunun belirttiği gibi gayriresmi üçlü buluşmadan çıkan yeni bir şey olmadı. Hatta rayına oturan bir şey de çıkmadı!
Sadece ne oldu bilir misiniz? Allah garip kuluna önce kaybettirdi sonra da buldurup sevindirdi!
Görüşmeler sonrasında adaya dönen Anastasiadisin açıklamalarına baktığımızda Berlin temasından çıkan neticelere ancak kimlerin sevinebileceğini yazmayacağım.
Değişen bir şey olmadı, olmayacak! Sadece havanda su dövme sürecinin yeniden başlayabileceği çıktı ortaya.
Anastasiadis görüşmelerin hemen arkasından niyetini sembolize edercesine Türkiye’nin kıta sahanlığında yaptığı hidrokarbon aramalarına bile ipotek koymaya çalışıyor. 
Toplantıda Federasyonun telaffuz edilmesini neredeyse milli bayram olarak ilan edeceğiz. 
Halbuki bizim anladığımız manadaki federasyon ile Anastasiadis’in kast ettiği federasyon arasında uçurumlar var.
Anastasiadis üniter devlet esaslarındaki bir federasyondan bahsediyor, siyasi eşitliği ise hiç ağzına almıyor, “Gel yama ol, azınlık statüsünde olmayı kabul et” diyor.
Hele BM Genel Sekreterinin garantörlerinde katılacağı beşli toplantı konusunda yaptığı açıklamada belirsizlikler söz konusu. 
Görüşmeler sürecinin açık mı, kapalı mı, ucundan hiç bahsedilmiyor. Sadece ve ümitsizce 2020 baharı deniliyor.
2020 baharı! 
Her bahar dendiğinde aklıma bir şarkının sözleri gelir. Adını unuttum, hani baharı bekleyen kumrulardan söz eden şarkı. 
2020 baharı KKTC halkı için önemli bir zamanlama.
O tarihlerde Cumhurbaşkanlığı seçimleri var. BM Genel Sekreteri Guterres’in beşli görüşmeler konusunda belirsizlik içeren ifadelerinin acaba Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili olduğu düşünülebilinir mi? 
Seçim arifesinde görüşme olamayacağını düşünürsek bundan sonra yapılacak olan sıcak temasların bir sürpriz yaratılmaması halinde seçim sonrasına kalacağı aşikâr!
Artık her şey seçime ve seçilebilmeye endekslenecek! 
Nitekim Sayın Cumhurbaşkanın Berlin sonrası konuşmalarında sivil toplum örgütlerini sahaya inmeye çağırmalarından bunu anlamak mümkün.
“Her şey sizin gayretlerinize bağlı” doğrultusunda şeyler söylenerek sivil toplum örgütlerine adeta “harekata başlayın” komutu veriliyor.
İçeriği ne olursa olsun adı federasyon olan, garantörlüklerin olmadığı, siyasi eşitliğin bulunmadığı, belirsizliklerin ağır bastığı bir çözüme evet demeye hazır, üye sayısı elliyi, ya da yüzü ancak bulan sivil toplu örgütlerinin çıkardıkları şamatalarla bir seçim ipini göğüsleyebilmek mümkün müdür?
Gelişmeleri hep beraber göreceğiz!

YORUM EKLE

banner471

banner474