Kıbrıs Rum tarafı; Avrupa Birliği üyeliğini garantiye aldıktan sonra Annan Planı’na “hayır” dedi…
Çünkü; bu plana göre garantörlük ve tek yanlı müdahale hakkı devam edecekti…
Kuzeydeki mülklerde kullanıcıya hak veriliyordu…
AB üyeliğini garantiye alan bir taraf, büyük bir cesaretle çözüm planını reddetti…
Peki bizler ne yaptık?..
Annan Planı’na “evet” diyerek çözümden yana olduğumuzu gösterdiğimiz halde mükafatlandırılmadık…
Yeşil Hat Tüzüğü sayesinde bir miktar ticari faaliyet yapsak da “evet”in karşılığı bu olmamalıydı…
Siyasi ve ekonomik kesimler, özellikle Brüksel’de bu konuyu canlı tutmasını beceremedi…
Bunu yapmak yerine Rum mülklerinin yağmalanmasına hız verildi…
Dağlar, ovalar, sahiller parsel parsel satıldı…
Bir kısım müteahhit ve emlakçı korkunç servet sahibi olurken, devlet alması gereken vergileri de toplayamadı…
Kıbrıs Türk siyasi liderliği bu yağma düzenini ‘başarı’ olarak gördü…
KKTC ekonomisinin uzun süre ‘yağma hareketiyle’ ayakta durabileceği düşünüldü…
Ne büyük bir yanılgı?..
Şimdi Rum liderliğinin almış olduğu önlemler karşısında konuyu ‘düşmanca saldırı’ meselesine getiriyorlar…
Ama uluslararası alanda bu savunmaya destek beklemek aşırı saflık olur…
İkinci deneme de başarısız oldu
Annan Planı sonrasında İsviçre’deki müzakerelerde önemli mesafeler kaydedildi…
Fakat Rum tarafı ‘elde edeceklerini’ BM kayıtlarına geçirdikten sonra masayı terk etti…
Kıbrıs Türk tarafı bunu da uluslararası kamuoyuna anlatamadı…
Daha doğrusu anlatmak istemedi…
Anlatmayı becerecek kadroları oluşturmadığı gibi, özellikle sağ iktidarlar döneminde “böylesi daha iyi” düşüncesi toplumda yer etmeye başladı…
Toplum zaten yaratılan düzen sayesinde ‘çıkarına göre’ hareket etmeye alışmış…
Çocukların devlet işine alınması ve hak edilmeyen terfiler öncelik oldu…
Bu sayede devlet bütçesinin yüzde 85’ten fazlası maaşlara ayrıldı…
Yatırımlar önemsenmedi…
Dağları, denizleri aşıp adaya gelen Anamur suyunu konutlara taşıyacak çürümüş boruları değiştirmek bile akıllarına gelmedi…
Kanalizasyon, arıtma gibi önemli altyapı ihtiyacı ihmal edildi…
Artan nüfus karşısında polisin personel ve teknoloji açısından güçlendirilmesi ‘parasızlık gerekçesiyle’ ihmal edildi…
Yargının uyarıları da dikkate alınmadı…
Gelinen noktada kamuda iş veya terfi yarışı da işe yaramaz oldu…
Yılın ilk yarısında bir milyardan fazla açık veren bir bütçeyle Taşınmaz Mal Komisyonu’na ‘gerektiği kadar’ kaynak aktarılamaz…
Öyleyse bu işin sonu ne olacak?..
Elbette olması gereken müzakerelerin yeniden başlaması ve mülkiyet konusunda masada uzlaşı sağlanmasıdır…
Bundan 7 yıl önce Güzelyurt kökenli Rumların beşte biri mülkünü satmak için size başvurdu…
Siz ne yaptınız?..
“Guruş vermeyik” dediniz…
Bir süre sonra Güzelyurt’u vermek zorunda kalırsanız ne yapacaksınız?..
Bu bölgenin insanları Mandirga’ya mı gidecek, Ayyani’ye mi?..
Oralarda evleri yerle bir olmuş…
Tanıdık insan yok…
Yapacak iş de yok…
Bu safhada TOKİ ile görüşmelerin başlatılması iyi olacak…
Mesarya’daki boş Türk arazilerini elde tutmak da iyi olacak…
Hayırlı Cumalar…
Yakında KKTCnin Hizmetine girecek olan En Büyük Muhteşem yüce Külliyemiz ile Krallara Kraliçelere Yakışır Muhteşem Külliyemizi 10 Numarada Mutevazi bir Victorian Style Bayraksız Başkanlık Evindeki İngiltere Başbakanının bile bizleri ve Külliyemizi kıskanması normal değilmidir yani ! KKTC Külliyesinin en büyük odalarında en büyük Dünya Siyasetinin Kararları alınacağı günü Hararetle bekliyoruz ! Dünya gücü KKTC Muhteşem Külliyesi ile nasıl yok Sayılabilir ki ? Bayraklar Süvariler Mehter Takımları ile Sesimizi Yer Gök duymayacak mı ! Enflasyonumuz YüzElli İkiyüz olmuş gerçekten kimin Umurunda ki ‘ İlaçsız Doktorsuz Hastahaneleri ile Elektriksiz ve Susuz KKTCnin dökülen Yollarının Umurunda olanı mı var ? İngiltere Bayraksız Coşkusuz Mutevazi bir Başbakanlık Evi ile Enflasyonu yüzde İkiye düşürmüş kimimizin Umurunda ki ! Onların da Bizdeki gibi Bakanları ve Bakmayanları ile dolu Muhteşem bir Külliyesi mi var ??
FOR ever TRNC