banner564

Ayrılma, hakimiyet ve Cenevre

Ferdi Sabit SOYER
  Bölgemizde  savaş ve çatışma yaşanan ülkelerde çatışmasızlık hali veya çözüm arayışı için her kesimin ifade ettiği bir söz var.
  "Toprak bütünlüğüne dayalı çözüm".
   Acı olayların kışkırtıcısı olanlar da bu ifadeyi sıkça söylemeye başladı.
   Çünkü açık olan bir şey var. Bir yerde oluşan gelişme, günümüz şartlarında dünden çok daha kısa sürede zincirleme etki yapıyor. Bu yüzden bu olumsuz işlerin destekçisi olanlar içinde konu artık tehlike oluşturmaya başladı.
   Tüm dünyada "böl ve yönet" siyasetinin uygulayıcısı olan eski "İngiliz İmpartorluğu" bugün bunun endişesini kendi yurdunda yaşıyor.
   Artık İskoçya'nın ayrılma talebi, İngiltere'nin ciddi sıkıntısıdır.
  Bu, Katalonya'nın ayrılma referandumu sıkıntısını yaşayan İspanya için de geçerli.
   Bu iki ülke aynı zamanda Cebelitarık'ta da sorunlu. Bu çok yaman bir paradoks.
Irak, Suriye
   Ayrılma talebi ile ilgili bir başka referandum, Kuzey Irak'ta gündemde. Irak Bölgesel Kürt Yönetimi buna hazırlanıyor. Bu adımı ise pek çok ülke endişe ile karşılıyor. Türkiye bunu, " vahim hata" olarak gördüğünü söyledi.
   Her gün savaşın acısını yaşayan Suriye'ye dönük çözüm arayışlarında en büyük vurgu, "Toprak bütünlüğüne dayalı çözüm" ifadesinde kendini bulmaktadır.
   Bunu ifade edenlerin samimiyetini sorgulayabilirsiniz. 
   Ama bu çağda oluşan zincirleme etki ile yeni sınırlar çizme mühendisliğine soyunanları da bir şekli ile bunun sardığı ve olumsuz olarak etkilediği açıktır.
   Bu her gün yaşanan terör de. İngiltere'nin AB'den ayrılmasını tetikleyen, ayrıca AB entegrasyonunu da sarsan milliyetçi etkiler de gözüküyor.
    Ortadoğu'daki ateşin kontrolsüz ısısı, Arap ülkeleri arasında Katar krizini de üretti.
Kısacası, "böl ve yönet" siyaseti günümüzde, "böl ama yönetemezsin”e döndü. 
   Yani bu eski siyasete dayalı mühendislik disiplini ile yapılan projeler, günümüzde çöküyor. Yapanları da çökenin enkazı ve tozu, dumanı çok olumsuz olarak etkiliyor. 
   Bu yüzden halkların demokratik birliği artık önemini daha fazla göstermeye başladı.
  Yani hakimiyetçilik ve buna tepki olarak gelişen ayrılıkçılık üzerinden politika üretenler kendi ülkeleri içinde ateşi harlamaya başladılar...
Cenevre öncesi…
   Dolayısı ile Cenevre öncesi bu konuyu ele almak istedim. Şimdi Güney Kıbrıs'taki politika yapımcıları örneğin, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin ayrılması talebine sırf Türkiye'nin içi karışsın ve karmaşa yaşasın diye sempati duyabilir mi? O zaman Kıbrıs'ın toprak bütünlüğünü ilkesel olarak nasıl savunacaklar?
   Ya da Kıbrıs'ın kuzeyindeki politika yapımcıları, bu gelişmelerden federal Kıbrıs tezi çöksün diye medet umabilirler mi? 
   O zaman başta Türkiye olmak üzere, Irak'ın ve Suriye'nin toprak bütünlüğünün samimi savunucusu olabilirler mi?
   Artık toprak bütünlüğünün temelinin, halkların demokratik birliği olduğu kesin gerçektir. Hakimiyetçilik ile ayrılıkcılık hem bunu seçenlere, hem başkalarına felaket getiriyor. Bunu  etkisiz kılacak olan da halkların demokratik birliğidir.
   Cenevre'deki Kıbrıs zirvesinde, siyasi eşitlik temelinde toplumların demokratik birliğini federal çatıda kurmak, adanın toprak bütünlüğü için en önemli geçittir. Üstelik bu yalnız kendimize değil, günümüzde bölge ve dünya halkları arasında yaşanan çatışmalı bölünmelere karşı yapacağımz en büyük iyilik olacaktır.
    Bu karmaşa içinde Cenevre'nin yine başarısız olması, küçük Kıbrıs'ın tam bir bilinmezlik ve kaos içine düşmesini getirir. Bu, ayrıca Kıbrıslılarının ayrı ayrı sevdiğini söylediği Türkiye ve Yunanistan'ın da geleceğini olumsuz olarak etkilemek demektir.
YORUM EKLE

banner608

banner473