İlk gençlik yıllarında, Berberoğlu’nun adaylığının ve kampanyasının engellenmesine karşın, götürülmek istendiğimiz Denktaş mitinglerine katılmadık, tam tersine afişlerini yırtarak kendimizi ifade ettik, tepkimizi ortaya koyduk.
Üniversite yıllarında daha güçlüydük. Etrafımız düzenden memnun olmayan ve geleceğinden endişe eden gençlerle doluydu. Gazete çıkardık, bildiri yayınladık. Etrafta basılı materyal çok azdı; yazdıklarımızı kapıların altından atarak bile olsa halka ulaştırabiliyorduk. “Yollar yürümekle aşınmaz” diyen liderler vardı ve biz durmadan yürüyorduk. Devlet televizyonu göstermiyordu belki ama gazeteler olsun yazıyordu. Tiyatrolar veya parodiler hazırlıyor; köy köy dolaşabiliyorduk.
En etkili parti çalışması akşamları düzenlenen “köy gezileri” idi. Köylüler evlerine çekilmeden önce kahvehanede toplanıyor, parti sözcüleri görüşlerini aktarabiliyordu. İktidar militanları bu konuşmaları engellemeye kalkışsa bile bu engellemeyi kınayan insanlar vardı ve engellemeye kalkışmanın da bir “bedeli” olurdu.
“Yasak yayın” kavramı vardı ama biz her şeyi konuşuyorduk, bir şekilde bulup her yasak yayını okuyabiliyorduk. Tanrının varlığı veya yokluğu; Rumların dost mu düşman mı olduğu… Tartışmalar sınır tanımıyordu.
Şimdi anlıyorum ki iktidarların manipülasyon olanakları zayıftı; gayretimiz sesimizi duyurmaya yetiyordu.
Şimdi çok zor… 20’li ve 30’lu yaşlarımı bugünkü ortamda yaşasaydım ne yapardım acaba?
Bugün, gerek Türkiye’de, gerekse Kuzey Kıbrıs’ta muhalefetin ne dediğine aldırmayan bir iktidar; iktidarın ne yaptığına aldırmayan insanlar var. Eskiden insanlar ama özellikle de siyasi güç sahipleri skandallardan çekinir, hırsızlığının duyulmamasına çalışırdı. Yaptıklarının halka zarar verdiğini anlatmayı veya hırsızlık yaptığını duyurmayı başarırsanız, sonu hiç de iyi olmazdı. Bugün ise bunlara aldırmayan insanlar; insanların aldırmazlığını “utanmazlığa” dönüştüren siyasiler var.
Bugün sosyal medyanın gürültüsünde boğulmuş durumdayız. Haykırıyoruz ama kimse bizi duymuyor; sesimizi duyuramıyoruz.
Durumdan memnun olmayanlar da muhalefete yüklenmeye başladılar. İşe yaramazlığı veya sonuç alamaması muhalefetin başına bela oldu. Yolsuzlukların ve hırsızlıkların sorumlusu olarak da muhalefet görülüyor.
“Madem yapamıyorsunuz gidin!” Eskiden bunu iktidara söylerdik. Şimdilerde bu haykırışın ilk muhatabı muhalefet oldu.
Belki de haklıdırlar!
İktidarların bu durumdan şikayetçi olması, kendini değiştirmesi beklenemez ama muhalefet, bir yol bulmak zorundadır. Muhalefet yapmak zorlaştı, muhaliflerin işleri gerçekten çok zor ama mutlaka bir yol bulmaları gerekiyor.
Geçtiğimiz günlerde Ercan Havaalanı’nın yeni terminal binasını ziyaret eden Erhürman’a yönelik eleştiriler de muhalefet olmanın zorluklarını kanıtlıyor.